Üniversite çağlarımda, ülkemizde sadece iki tane hukuk fakültesi vardı: Ankara ve İstanbul hukuk fakülteleri. Daha sonra pek çok devlet ve vakıf üniversitesi hukuk fakülteleri açarak her yıl yüzlerce bilgili, bilinçli, donanımlı hukukçu mezun etti. Mezun olan bu genç hukukçuların bir kısmı, devletin açtığı zorlu bir sınav olan hakimlik ve savcılık sınavlarını kazanarak, adaletin tecellisi konusunda tüm yetkinlikleri ve donanımlarıyla ülkeye büyük hizmetler vermeye devam ediyorlar.
Adaletin tesisinde, tabiidir ki, sadece savcı ve hakimlerimizin üstün gayretleri yeterli değildir. Kanunlar ve hukuki düzenlemelerin yeterliliği çok önemlidir. Diğer taraftan, devletin özellikle emniyet teşkilatının başarılı çalışmaları da adaletin sağlanmasında önemli bir etkendir.
Zamanında ve tatminkar gerçekleşen adalet, o kadar önemlidir ki, bir ülke halkının devletine olan güvenini bu denli etkileyen bir başka olgu yoktur. Adaletin zamanında ve doğru bir şekilde tesisinin bir başka toplumsal yansıması da suçta caydırıcılıktır. Geç gelen veya hiç gelmeyen adalet ise, hem halkın devletine olan güvenini sarsacak, hem de suça temayüllü insanları suça teşvik edecek ve pervasızlaştıracaktır.
Bir vatandaş olarak, topluma mal olmuş bazı davaların sonuçları beni ziyadesiyle üzüyor ve düşündürüyor. Örneğin, Soma Maden Ocağı faciasıyla ilgili mahkeme kararı… Tam 11 yıl sonra, 301 canımızı alan bu facianın hiçbir sorumlusu tespit edilemedi. Daha doğrusu, basına yansıyan bilgilere göre, maden işletmesi şirketinin yönetim kurulu başkanı, infaz düzenlemelerinden faydalanarak toplam yedi yıl hapis cezası ile cezalandırıldı. 301 madencinin ölümüyle sonuçlanan facianın en büyük sorumlusu olarak belirlenen kişiye verilen ceza sadece buydu: Hayatını kaybeden her bir insan için sadece 9 gün. Bunun dışında, on-on beş kamu görevlisine beşer-altışar aylık hapis cezası verildi. Bu kararlar, 301 vatandaşımızın yakınlarını ve sevenlerini derinden üzdü, isyan ettirdi.
Devlet, emniyet teşkilatı, savcılar ve nihayet hakimler, insanüstü gayretle adalet dağıtmaya çalışırken, bir yerlerde mutlaka bir sorun olmalı. Kanaatime göre bu sorun yasalarda… Yasalarımızda “Taktir-i İlahi” maddesi yok. Kanunlarımıza böyle bir madde eklendiğinde, mahkemelerimiz rahat edecek, hem kendilerinin hem de toplumun vicdanı rahatlayacaktır!