Öncesi ve sonrasıyla yerel seçimler sonuçlarıyla birlikte yavaştan gündemden düşmekte. Sırada önümüzdeki 5 yıl süre ile kazanların kentlerde, ilçelerde ve beldelerde neler yapacakları, ne gibi katkılarda bulunacakları irdelenecek medyada. 
Derken,  Eskişehir açısından bizim yerel basın “olmayacak” bir gündemi işliyor, günlerdir;
Türk Dünyası Vakfı’nın şehrimizin marka kuruluşlarından ETİ’nin büyük katkılarıyla yaptırılan “Göz Müzesi’nin”  TÜGVA’ya tahsisi meselesi.
Dünkü gazetemizde iki değerli yazarının konusu da o meseleye ilişkin eleştirileriydi. Hakkı Sağlam’ın yazı başlığı;
“-Kitabına Uydurulmuş bir garip olay.”
Gerçekten garip, onunda ötesinde “sır dolu” bir olay!
Murat Taşkın ise  “Sanki yargılı infaz yapılıyor muş gibi” ironi içeren bir başlıkla irdelemişti konuyu. Onunkisi, TUGVA isimli o malum Vakfın (!) bir yöneticisinin “bize karşı yargısız infaz yapılıyor” şeklindeki açıklamasına yerinde bir göndermeydi.
ETİ Göç Müzesi’nden…
Meseleyi bir de ben özetleyeyim;
“Türk Dünyası Başkenti Eskişehir” adında 10 yıl kadar önceki bir olayın organizasyonu amaçlı bir vakıf oluşturulmuştu. Bu amaçlı bir takım hazırlıklar yapıldı, “Başkant” için bir takım projeler geliştirildi. Organisazyon, “eksiği_fazlasıyla” geldi geçti!..  
Bu arada Odunpazarı’nda tam Külliye’nin karşısında, çok değerli bir alan da Vakfa tahsis edilmiş. Burada ne yapılacağı sonradan ortaya çıktı;
-Göç Müzesi!.. 
Sonradan müzenin, Odunpazarı’nın mimari dokusuna uymayan “ucube” denilebilecek bir yapının ortala çıktığı görüldü. Tahmin edilebileceği gibi Büyük sponsor ETİ’nin mimari proje anlamında herhangi bir görüş alınmamıştı! Tabelası da hazırdı;
-ETİ Göç Müzesi!..
Eyvallah, çünkü yapının maliyeti, Kanatlılar da Gümülcine’den göç eden bir ailenin mensupları idi ve ETİ grubu tarafından karşılanmıştı. Aynen pek çok eğitim kurumu ve diğer sosyal hizmet amaçlı yapılar gibi…
*** 
Odunpazarı’nın tarihi dokusu içinde sıkça gezintiye çıkmak gibi bir alışkanlığım vardı. Elbet Kurşunlu Külliyesi de uğrak yerlerimden biri de oralardı. İlk zamanlar müze tabelası asıldığında ilgimi çekmişti. 
-Bizim ailemiz de Balkan Harbi bozgunun öncesinde, 1890’lı yılların başında oralardan göcedenler arasındaydı. Meraklı beklemeye başladım;
-Nasıl bir müze olacaktı acaba? 
Karar derhal iptal edilmeli!
İlk yıllarda o ilgiyle ön cephesinde pencerelere dayanır, içine gelişi gazel konulan bazı antik eşyalara bakıp nasıl bir yer olacağını kestirmeye çalışırdım. Ama yıllar geçse de değişen bir şey olmadığını gözlemleyip, daha bir meraklanırdım;
-Ya müzeye konulacak yeterli malzeme bulunamamış, ya da benzer amaçlı bir başka amaç planlanmakta!... İlginçtir bizim yerel medyada da yapı ile ilgili bir habere de rastlanmıyordu. Nihayet bir-iki ay öncesinden birkaç haber çıkmıştı. Çıkmıştı çünkü “Eti Göç Müzesi” tabelası kaldırılmış yerine “TÜGVA Kıraathanesi” tabelası iliştirilmişti. Aynen Hakkı Sağlam’ın başlığında ifadesini bulduğu gibi; 
-Kitabına uydurulmuş bir garip olay!..
*** 
Bu süreçte Tepebaşı Belediye Başkanı Kazım Kurt’ta bir tepki açıklaması. 
Evet, ne oluyordu? Sonra “kıraathane” de ne demek oluyordu? 
Malum, “Kıraathane” içinde göstermelik bir kitaplığı olan, gelenlere çay-kahve satılan çayhanelere benzer bir mekandır!..
Arapçada ise  “Kıraat’ın anlamı bir yazılı eseri okumaktır. Bu “hanede” ne yapacaktır TÜGVA? Pek çok tahsis aldığı yerlerde olduğu gibi;
-Gelenlere Kuran’ı Kerim mi okuyacak ya da öğretecektir?
*** 
Yaptırılan bina gibi bu “ucube karar !” Türk Dünyası Vakfı tarafından derhal iptal edilmeli, TÜGVA’nın tahsisi kaldırılmalıdır” 

T U G V A-1