Belki “müdavim okurlarım” farkındadır. Geçtiğimiz Çarşamba ve Cumartesi yazıları yayınlanmadı, kendimce “bir zorunlu” nedenle…
O neden çekirdek ailemin kardeşler kesiminde, onların üçüncüsü Metin kardeşimin ciddi bir sağlık sorunuyla, yaşadığı Almanya’da tedavi süreci içinde olmasıydı. Beynim karıncalaşıyor, yazmak amaçlı klavyenin başına oturduğumda toparlamaya çalıştığım sorunlar uçup gidiyordu!..
Yazı İşleri Müdürü Hakkı Sağlam’a özetle durumu anlatırken zorlandım. Eksik olmasın anlayış gösterdi! Sizlerden iki yazılık ayrı kalma nedenim budur. Bundan sonrası ne olur bilemiyorum, zira kardeşimin yaşadığı sorun aynı ciddiyeti ile devam ediyor. Ailecek umudumuz;
-Durumunun bir an önce iyileşmeye yönünde gelişmesi…
Sıkıntım ve tesellim…
Oysa yerelde değil ama, ülke insanımın genelde yaşadığı o kadar çok gündem maddesi peşi sıra gelişip yerleştiği bir ortamda yaşıyorduk ki, haftanın iki günü ile sınırlı yazı günlerimde onlardan çoğunu “atlamak” zorunda kalmanın sıkıntısını yaşar olmuştum…
Sevgili Mustafa Balbay’ın Cumhuriyet’teki yazının başlangıcında cümlesi benim için teselli oldu!..
“-Yeni haftaya 1 Mayıs’ta Tandoğan’da tanıştığımız gençlerle sohbetimizi yazı konusu yaparak başlarız, diye düşünmüştük.”
O düşünceyi engelleyen gelişmenin de CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e yapılan saldırıdan söz ederek sürdürüyor yazını ve yorumlarını.
“Teselli buldum” irdelemesini boşuna yapmadığımı anlamış olmalısınız:
-Baybay haftada 5 gün yazıyor, bense 2 gün!..
Tesellimizi böyle anlatmış olduk. Ne ki buna ek olarak bir isteğim olacak dostlardan, dost okurlardan;
-Metin kardeşimin sağlığı için dualarınız, iyi dilekleriniz…
İyi ki Es-Es’imiz var!..
Haftalar boyu ruh halim böyle devam edip dururken, bir “maç gününün” ertesinde, bütün hemşerilerimle, özellikle “yeni nesil” Eskişehirspor taraftarlarının coşkusuyl kendime gelir gibi oldum;
-Şampiyon Es-Es!.. Es-Es-Es, Eski Eski Es!..
Evet, koca bir sezon şampiyonluk umuduyla 30 bini aşkın kapasitesiyle “Atatürk stadını” dolduran, deplasmandan deplasmana koşan o gençlerin haklı çoşkusu…
-Ellerinde Eskişehirspor flamaları, kimi caddelerde, kimi araç konvoylarında o şampiyonluk nidaları tabir-i amiyane ile beni kendimize getirdi:
-Şampiyonluğu ve coşkulu kutlamaları yazmalıydım!..
Hem hakkım, hem de görevimdi bu kutlamaya ortak olmak!..
***
O konvoyları seyrederken yıllar-yıllar ötelerine görürdü anılarım beni.
Eskişehirspor’un kuruluş kongresinden başlayarak, Şeker Stadında Galatasaray ile oynan ilk “yarı resmi” hazırlık maçına örneğin..
Sonrasında ilk resmi (Beyoğlu idi sanırım) Maçımızdaki ilk “iki Puan” mücadelemize…
O yıllarda (1965’in bir öncesi sezon) Türkiye ligleri iki kümeden ibaretti. İstanbul takımlarının ağırlığında 1.Liginde değeri kimi eski, kimi yeni kurulmuş takımlardan oluşan 2. Lig
2. lig o sezon iki grupta oynanıyordu. İlk 4’ü alan takımların oluşturduğu (adı öyle anılıyordu)
-Sekizler ligi ve oradan çıkacak tek şampiyonun 1. Lige yükselişi… Bir sezon öncesinin 2. Liginde Vefa’ya burun farkıyla kaybeden Bursaspor’u, sahasında yenerek (3-1) başlayan yükseliş;
-Güneşspor’u aynı skorla bitirerek Şampiyonluk!,,,
***
Mucize gibi bir şeydi kurulduğu ilk sezonda 1. Lige yükselmek..
Geçtiğimiz Pazartesi günü (Katılacağı TV Programı nedeniyle olsa gerek) sevgili Ali İhsan Sarıçoban aradı telefonundan:
-Enişte, o yıl Mersin’den uçakla nasıl dönmüştü Es-Es?
Anlattım… Takım, Mersin İdman Yurdu maçı için Mersin’e Otobüs ile gidip Uçakla dönüşünün hikayesini… O ilk şampiyonluk Coşkusu içinde, Şeker Fabrikası’nın oralardan başlayıp Emek Otel’e kadar devam eden insan seli içinden geçişini… Son nokta ,
- Güneşspor maçı sonrasında atılan şampiyonluk turunu…
***
Kitabını yazmak gerekir o günlerin… Ne ki;
-Bende mecal kalmadı!..
Hem kitap için hem de bu yazı için…