Skolastik düşünce, Orta Çağ döneminde kilisenin hem siyaset hem de toplum üzerindeki gücünü temsil eden, aklın ve bilimin saf dışı bırakılmasına verilen dönemin adıdır. Kelime anlamı okul felsefesi demektir. Kilisenin tek egemen güç olduğu dönemde skolastik düşünce özgür ve akılcı bilime tamamen kapalıydı. Ortaçağ; insanların okuryazarlığının olmaması ve Papa'nın her dediğine boyun eğmeleri, dogmalara körü körüne inanılan Avrupa'nın karanlık çağıydı. Krallar, Papa'nın elinden taç giyiyor ve kilisenin emri altında siyaset yapıyorlardı. Öte yandan sanatçılara, toplumun önde gelen kanaat önderlerine büyük baskı vardı, özgür düşünceden söz edilemezdi. Toplum, din adamlarının tahakkümü altında yaşamaktaydı. Aydınlanmanın insanlarda kiliseye olan güveni azaltacağı gerçeğinin farkında olan din adamları, toplumun okuyup, uyanmasını istemiyordu. Aydınlanma hareketi, kilisenin sonu anlamına geliyordu. İşte reform hareketi sonrası İncil’in Latince’den tüm ulusal dillere tercümelerinin yapılması, Tanrının kelamının anlaşılmasına ve her ulusun kendi dilinde dinini yaşamasına neden oldu. İnsanlar kendileri ile kutsal saydıklarının arasına başkalarının girmesine izin vermediler. Kilisenin hükümranlığı böyle son buldu. Avrupa Ortaçağ karanlığından çıktı, bilimde ilerleme sağlandı, çağdaş uygarlığın temeli atıldı…
Diyanet İşleri Başkanlığından yapılan bir açıklamada, “son günlerde kamuoyunda ezanın Türkçe okunması, Kur'an-ı Kerim mealinin Kur'an-Kerim gibi tilavet edilmesi ve bu bağlamda Türkçe ibadet konularının tartışıldığı hatırlatıldı ve Kur'an-Kerim'in Arapça olarak indirildiğini, hem lafzı hem manası ile Kur'an-ı Kerim olduğunun vurgulandığı açıklamada, indirildiği lafızların dışında, Arapça bile olsa, başka sözlerle ifade edilen mananın Cenab-ı Hakk'ın kelamı değil, mütercimin ondan anladığı mana olduğuna” değinildi. Başka bir ilahiyatçı Cemil Kılıç’ın konu hakkındaki görüşleri ise şu şekilde: ''Diyanet Başkanı yalan söylüyor… İslam uleması Kur'an'ın tercümesine Kur'an denilemez diye görüş birliği içinde değil. Açıkça gözlerimizin içine baka baka yalan söylüyor. Yalanla iman bir arada olmaz''. Yani Diyanet İslam dini ancak Arapça olarak yaşanabilir, Türkçeleşip anlaşılır hale gelmesi yapılan ibadeti boşa çıkarır diyor. Bu durum yukarıda anlatıldığı gibi Avrupa’da beş yüz sene önce yaşanmıştı ama DİB toplumun cahil kalmasını ve körleşmesini kendi çıkarına uygun olduğunu biliyor. Bazen kendimizden önceki yaşanmışlıkları bilmek ve anlamak hayat kurtarıcı olabilir, “tarihten ders almak” böyle bir şey olsa gerek…