İnsan çok acayip bir mahluktur.
Aklı ve fikri sayesinde uzayda araştırmalar yapar.
Ulaşımda dünyayı küçük bir köye dönüştürür.
İnsana benzeyen robotlar yaparak yaşamı kolaylaştırır.
Ama insanları köleleştirmekten de vazgeçmez.
Yaşadığı dünyanın ekolojik dengesini bozmaktan geri kalmaz.
Ömrü boyunca keder ve ızdıraptan kurtulamaz.
Ağlayarak doğar, şikâyet içinde büyür.
Pişmanlıklar içinde yaşar, dünyasını da yaşanmaz kılar.
Bizler 1914 yılına kadar dünya vatandaşıydık.
Ne oldu da herkes dünya vatandaşlığından çıkarıldı?
Çünkü insanın fikirlerine güveni kalmadı.
Fikirlere güven kalmayınca insan insandan korkar oldu.
1914 yılından önce yeryüzü tüm insanlığa aitti.
Pasaport denilen belge daha bilinmiyordu.
Herkes istediği yere gidebiliyor ve istediği kadar kalabiliyordu.
Dünya düzeni bozuldukça insanın insana güveni kalmadı.
Teknolojik gücü elinde bulunduran zengin ülkeler,
diğer ülkelerin topraklarına sahip olmaya başladı.
Güvenin yerini kaos aldı.
Sizlere sesleniyorum:
Yolunuzun aydınlık olmasını istiyorsanız bilgiden,
hedefe varmak istiyorsanız ekip çalışmasından vazgeçmeyin.
Güç elinizdeyken affetmesini,
ilim elinizdeyken paylaşmayı bilin.
Sahiplenin ama sahiplenmeniz sevgiden çok saygıdan olsun.
Saygısı olanın sevgisi de büyük olur.
Çünkü saygının olmadığı ortamda sevgi yeşermez.
Saygınızı herkese, hatta düşmanınıza bile gösterin.
Sevginizi ise layık olana, layık olduğu derecede verin.