Makyavelli “Prens” adlı eserini 1513 yılında yazdı. Gerçi kitap 1538 yılında ölümünden 5 yıl sonra basıldı ve o tarihten günümüze kadar devam eden bir tartışmayı da başlatmış oldu. Prens, devlet yönetiminde amaca ulaşmak için her yolun geçerli olduğunu savunan bir elkitabı mıydı, yoksa devletin ve iktidarın gerçek doğası üstüne felsefi ve siyasal bir başyapıt mı? Bu tartışma halen sürmekte. Oysaki Aristoteles’in toplum için en iyiyi araştıran, en yüksek pratik bilim olarak tanımladığı siyaset böylece Makyavelli’nin elinde toplumu kandırma sanatına dönüştü. Aristoteles siyaseti etiğin de önüne koymasına karşın, Makyavelli siyasette gerekirse ahlaksız davranmanın doğru olduğunu, iktidarı korumak ya da güçlendirmek için her yolun denenebileceğini söylüyordu. Yani “Prens” yazıldı mertlik bozuldu. Siyasette entrika ve dalaverenin kaçınılmaz olduğunu anlatan “Makyavelizm” kavramı böyle doğdu. Acaba siyaset ve siyasetçinin gerçek tanımlaması bu mudur? Günümüz siyasetçileri tanıma uyuyor, çoğunluğu “Aristotelesci” bakış açısıyla değil Makyavelci düşünerek siyaset yapıyorlar. Bu gözlem düzgün, dürüst ve toplumun çıkarını yeğleyen insanların siyaset yapmasına engel oluşturuyor. Meydan oportünist, kaypak, iktidarını sürdürmek için her şeyi yapabilecek siyasetçilere kalıyor. Platon bundan 2500 yıl evvel durumu şu sözleri ile özetlemiş: “Siyaset ile uğraşmayacak kadar akıllı olanlar, daha aptallar tarafından yönetilerek cezalandırılırlar…”

Peki hiç akıllı ve iyi insan yok mu siyasetle uğraşan? Vardır mutlaka, ama o kadar az ki, onu diğerlerinden ayırt etmeyi ve seçmeyi bilmek lazım. Asıl zor olan da o!  Selahattin Demirtaş’ın geçen hafta yazdığı uzunca makaledeki şu sözünü önemsiyorum: “Önümüzdeki seçimler; partiler, kimlikler, inançlar arasında değil, iyiler ve kötüler arasında olacak.” İyiliği bulmanın yolu farkındalığımızı artırmaktan geçer. Nasıl bilincimizin gelişimi “özfarkındalık” ile başlamışsa yani önce birey olarak “ben” olmayı anlamışsak, sırasıyla çevremizde, ülkemizde ve dünyada neler olup bittiğini de anlamamız lazım ki “iyileri” kötülerden ayırabilelim. Devir iyi insanların yanında yer alabilme yeteneğini geliştirme zamanıdır. Atalarımız paleolitik çağda avcı toplayıcı türdeşleri ile o mağara bu mağara gezerken, hayatta kalabilmek için hep iyilerin yanında durmaya özen göstermişlerdi. Döndük başa! Hayatta kalmak istiyorsak seçmeyi bilmek gerek…