Özgecan Aslan, bir yıl kadar önce alçakça katledilmesi sonrasında tecavüze uğrayan, şiddet gören kadınların simgesi haline gelmişti.

Toplumda benzer olaylarda görülmemiş bir tepki kasırgası oluşmuş, genç kız adeta ülkedeki tüm “düzgün insanların öz kızı” yerine geçmişti.

Olaydan kısa süre sonra yakalanan ve yasalardaki en ağır cezaya çarptırılan katilin aslında idam edilmesi gerektiğini söyleyenler olmuş, bir çok kesimde de kendisinin cezaevinde nasıl olsa “şişleneceği” konusunda bir algı oluşmuştu.

Hatta pek çok kez sosyal medyada katilin şişlenerek öldürüldüğü yolunda haberler uçurulmuş, ancak sonradan bunların doğru olmadığı anlaşılmıştı.

Sonunda katil Suphi Altındöken ile kendisine cinayet sonrası yardım eden babası, cezalarını çektikleri Adana E tipi cezaevinde silahla vuruldular. Katil, kısa süre sonra hayatını kaybetti.

Olaya sevinenler, “iyi olmuş” diyenler oldu. Pek çok kişi sonuca sevindi, bunun benzer nitelikte suçlar işlemeye eğilimli “katil adayları” için ibret olacağı vurgulandı.

Lakin, kimse, artık yeni Özgecanların olmayacağını, genç kızlarımızın bunda böyle tacize, tecavüze, şiddete, cinayetlere maruz kalmayacağını söylemedi, söyleyemedi.

Zira, herkes biliyordu ki, Özgecan’ın katledilmesinden bu yana ne saldırılar, ne taciz, ne tecavüz, ne şiddet, ne cinayetler durmamış, üstelik yaygın biçimde çocuklara yönelik saldırılar gündemi kaplamıştı.

Genç kızların, kadınların ve çocukların kurban ve maktul haline gelmelerinin nedeni olan, tüm insanlık değerlerini yok eden lanetli ortaçağ kültürü, kadını yüzyıllardır “ikinci sınıf”, çocuğu savunmasız gören kadim anlayış, katil adayları üretimine devam ediyordu.

Özgecan alçakça katledildikten bu yana kadınları ve çocukların üzerinde her türlü hakka sahip olduğunu sanan psikopatların saldırıları sonucu pek çok olay meydana gelmiş, yine kan dökülmüş, yine yaşamlar söndürülmüş, ancak bunlara gösterilen tepkiler, asla Özgecan cinayeti sonrası tepkilere ulaşamamıştı.

Üstelik, bazı olaylarda, saldırgan ya da “kurbanın” kimliğine göre bahane üretircesine yaklaşımlar gösterenler ya da “başka mevzular konuşup” meseleyi gündemden düşürmeye çalışanlar olmuştu.

Örneğin, tecavüze uğrayan bir genç kız için “gecenin o saatinde sokakta ne işi varmış?” diyenler görülmüştü.

Örneğin, onlarca çocukla ilgili bir taciz vakasında, olayın meydana geldiği yerin “itibarını kurtarma” çabasına girilmiş, böylece konu başka tartışmalara dönüştürülmeye çalışılmıştı.

Buralardan anlaşıldığı kadarıyla, Özgecan olayına gösterilen geniş tepkinin yeniden ortaya çıkması için bazı “koşulların” bir araya gelmesi gerekiyordu.

* * *

Özgecan’ın katili öldürüldü. Mahkeme safhası zaten tamamlanıp katile en ağır ceza verilmişti; öldürülmesiyle de herhalde dosya kapanmış oldu!

Teknik olarak!

Lakin, bu dosya aslında ülkemizde saldırıya uğrayıp tecavüz edilen, katledilen savunmasız tüm kadın ve çocuklar için kamu vicdanında bir simge halini almıştır ve öyle kolay kapanmaz.

Bu olayları yaratan yapay kültürel ortamların, anlayışların, vicdansız “hesaplı” yaklaşımların bütünüyle ortadan kalkması sonucu kapanacaktır bu lanetli dosya.