Ankara ‘dan Temelli’ye kadar  gece boyunca Bütçe Komisyonu’nda olup bitenleri özetleyerek  Orhan Hoca’ya anlattım. Hedefe erişmenin, bir şey yapmaktan türeyen sevincin, bir sevdanın peşine düşmenin yarattığı diriliğin önemini zihnimin derinliklerine o zaman yerleştirdim.
    Polatlı yakınlarından Eskişehir’e gelinceye kadar kesintisiz desem abartılı olur, ama direksiyonuna eliyle vura vura , kimi zaman üç  dizesini, kimi zaman türkünün bütününü yüksek sesle, çocuksu bir sevinçle  yineledi  durdu Hoca:

    Öte yakaya geçelim, 
Atlara yonca biçelim
    A leylim aman aman
    Biz bu yardan  vazgeçelim

    Oğlum nenni nenni
    Eşrefim nenni

    Öte yakanın buludu
    Beri yakayı bürüdü
    A leylim aman aman
    Güzeller aldı yürüdü

    Oğlum nenni nenni
    Eşref’im nenni

     Eskişehir İktisadi ve Ticari İlimler Akademisinin  Kurucu Başkanı, Milletvekili, Milli Eğitim Bakanı ve İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akademesi  Başkanlığı görevlerinde bulunan Hoca’yı  bütün varlığıyla neşelendiren “bütçe”  hakkında paylaşım yapmazsak anılar eksikli kalır.

Sihirli el yoktur, ama
    “Sihirli el”  kolaycılığına inananlardan değilim. İnsan zihnini kullanma becerisine güvenirim. Prof.Dr Orhan Oğuz’ u sevindiren bütçenin önemini anlayabilmemiz için biraz sayılara bakalım.
    Orhan Hoca  1978’lerin ikinci yarısında İİTİA Başkanlığı  görevini üstlendi. Mart 1970’de  İİTİA’nın 45 öğretim üyesi, 30 öğretim üye yardımcısı vardı. Hoca’nın  görevi iki yıl doldurmadan 1980’de öğretim üyesi 75, yardımcı sayızı da 203’e çıkmıştı.
    Yeni  bir ufka açılan İİTİA bünyesine yeni okullar katılmıştı: Galatasaray İşletmecilik Yüksek Okulu,  Siyasal Bilimler Yüksek Okulu, Şişli Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Yüksek Okulu, Diş Hekimliği ve Eczacılık Yüksek Okulu, Aksaray İktisat ve Ticaret Yüksek Okulu, Beyazıt Maliye ve Muhasebe  Yüksek Okulu.
    İİTİA’nın 1977  yılı bütçesi 18 milyon 224 bin lira idi. Bir yıl sonra Prof.Dr. Orhan Oğuz  Başkanlık görevini üstlendiğinde 48 milyon milyon liralık bütçeye işe başladı. 1979 yılında bütçe 167 milyon 800 bin liraya çıkmıştı. Asıl hamlelerin yapıldığı 1980 bütçesi ise 419 milyon 339 bin lira düzeyine yükselmişti. Oransal olarak bakıldığında  1978 yılında yüzde 163, 1979 yılında yüzde 250, 1980 yılında yüzde 250 artmıştı.
    Ankara’da  TBMM Bütçe Komisyonu’nda onaylanan ödenek cari işlemler yanında, Sultanahmet’de merkez binanın onarımını sağlayacaktı. İncirli’deki ’de  Kültür Koloji binalarının kamulaştırılmasına yetecekti. Orhan Hoca’nın  “üniversite düşlerinin” zeminini oluşturacaktı. Bütçede  beklenenin  üzerinde bir ödenek sağlanması   sorumlu bir yöneticiyi  sevindirirdi; Orhan Hoca’da haklı olarak sevinmişti.
    Sihirli el yoktu ama, işini ciddi yapmaya inanmış, ben-merkezci olmayan, egosuna tutsak düşmeyen bir insan da başkalarına göre çok farklı işlerin altına imza atabilirdi. Toplumu yücelten ve yükselten de işini ciddiye alan insanlardı.
Koyunlara giydirilen çizme
    Orhan Hoca çalışma  odamın kapısını açarak, “ Öğleden sonra Halkalı Ziraat Okulu  arazisini dolaşacağız. Prof.Dr. Muhterem Ocal’da katılacak, hazırlıklı ol” dedi.
    Aklıma uzun yıllar “Aydos Toros” imzasıyla yazılar yazar Köy Enstitü bitirmiş, hukuk okuyarak avukatlık ruhsatı da almış  Küçüksu’da  komşumuz olan İbrahim Türk’ün anlattığı bir öykü geldi.
    Halim Köylüoglu adındaki bir  profesörden aktarmıştı. Atatürk  Sümerbank fabrikaları kurulunca  “merinos yünü”  ithalatı için döviz ihtiyacını öğrenince, sorunu kökünden çözmek  merinos cinsi  koyun ithalatı için ödenek sağlamış… Koyunlar ithal edilip Halkalı Ziraat Okulu’na teslim edilmiş. Bir süre sonra hayvanların toynakları yaralanmış…İlgililer toplanmış, sorunun nedeni aramış, çözüm üretmek istemiş. Birisinin önerisi ile  koyunların ayaklarına  uygun çizmeler üretilmesini önermiş…Bu kez de bilekten kırılmalarla ithal koyunların telef olmaları sürmüş…Epey  hayvan telef olduktan sonra  anlaşılmış ki merinos cinsi koyun bağlı yetiştirilir, mera-odaklı değildir.
    Halkalı Ziraat Okulu’nun geniş arazisinde dolaşırken  İbrahim Türk’ün anlattığı hikaye zihnimde dolaşıp durdu.
    Prof.Dr. Muhterem Ocal Büyük İstanbul Nazım Plan Bürosu’nda  yönetici  Kutlu Güzelsu ile iyi ilişkiler kurmuş…  Küçükçekmece Gölü’nün  doğusundaki  eğilimli arazide  bir kampus yeri  önermiş… 

Birlikte araziyi inceledikten sonra konuyu  benim izlemem istendi…