Tanrı’yı hangi kelimelerle tanımladığımız, kendimizi onun karşısında nasıl
gördüğümüz çok önemlidir. Şayet Tanrı dendiğinde öncelikle günahlanırınızla,
hatalarınızla, korkulacak, utanılacak bir varlık aklınıza geliyorsa, demek ki siz korku
ve utanç içindesiniz. Yok eğer Tanrı sözüyle sevgi, adalet, merhamet ve şefkat
anlıyorsanız, sizde de bu vasıflardan bolca var demektir.
İnsan elbette Tanrı’dan korkacaktır ama bu korku; bilmeden, istemeden yapacağı
hatalardan oluşan bir korku olmalıdır. Hani derler ya, insan sevdiği ve sevildiği kişiye
karşı bir yanlış bir hata yapmaktan korkar. Hah, işte benim de sözünü ettiğim korku
bu korku. Şimdinin insanlarına anlatamasın be cancağzım bu korkuyu. Bizim kuşakla
bu korkuda unutulup gidecek. Bizim kuşak “Kork Allahtan korkmayandan.” Sözüyle
büyümüştür. Allah korkusu olmayan insanın bu dünyada yapamayacağı bi kötülük
yoktur. O artık şeytanın uşağı olmuştur. Her türlü kötü davranışı ondan
bekleyebilirsin.
Korkma diye başlayan İstiklal ve Bağımsızlık marşımız var. Böyle bir marşı olan bir
ülkenin insanlarına marşımızın diğer mısralarını da hatırlatalım istedim. Arkadaş!
Yurduma alçakları uğratma sakın; Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın.
Doğacaktır sana vadettiği günler Hakk’ın... Kim bilir, belki yarın... belki
yarından da yakın.
Bastığın yerleri "toprak!" diyerek geçme, tanı! Düşün altındaki binlerce
kefensiz yatanı. Sen şehid oğlusun, incitme, yazıktır atanı; Verme, dünyaları
alsan da, bu cennet vatanı. Bu ülkenin toprakları, atalarımızın bize canlarını
yitirerek verdikleri vatan topraklarıdır. Biz de bu toprakların bir karışına bile helal
getirmeden gelecek nesillere bırakmalıyız.