Yerel seçime sayılı günler kala adaylar, partiler yoğun bir şekilde kampanyalarını sürdürüyor.
Adayların ikna etmeye çalıştığı seçmenler ise bu kez diğer seçimlerden daha farklı bir tablo ortaya koyuyor.
Neden derseniz?
Anket şirketlerinin araştırmaları ‘kararsızlardaki artışa’ dikkat çekiyor.
KONDA araştırmanın tespitlerine göre Mayıs 2023 seçimlerinden sonra neredeyse her iki seçmenden birinin kararsıza döndüğü ifade ediliyor.
Bu durumun nedenlerinin üzerinde durmak gerekli.

Bu köşede daha önce de belirtmiştim 14 Mayıs’ta yapılan Cumhurbaşkanı, 28 Mayıs’ta yapılan genel seçimden sonra hayal kırıklığı yaşayan çok büyük bir kitle ‘siyasetle ilişkisini koparmış’ durumda.  
Seçimlerden önce siyasetle ilgilenen, gelecek umutlarını yönetim değişikliğine bağlayan milyonlar ne yazık ki değişim beklentisini kaybetti.
Özetle seçim başarısızlığı, muhalif seçmende ‘büyük bir yıkıma’ neden oldu.

İktidarı destekleyen seçmenler ise artan hayat pahalılığı ve ekonomideki kötü gidiş nedeniyle ne yapacağını bilemez durumda.
Ucuz et kuyruğunda saatlerce bekleyen, pazarların dağılma saatinde biraz daha uygun fiyattan sebze meyve almaya çalışan dar gelirliler büyük bir yoksulluk sarmalı içinde.
10 bin TL emekli maaşıyla yaşam savaşı veren emekliler açlık sınırının altındaki bir gelirle karnını doyurmaya çalışıyor.
Milyonlarca emekli her kabine toplantısından maaşlarla ilgili iyileştirici bir karar çıkar mı beklentisiyle yaşıyor. 

Tüm bu olumsuzlukların yanında anketlere yanıt veren seçmenlerin ‘özgürce düşüncesini söyleyemediğini’ de gözden uzak tutmamak gerekli.
Özellikle telefonla yapılan anketlerde görüşmenin kayıt altına alındığı endişesi seçmenin sağlıklı bir yanıt vermesini engelliyor. 
Kişisel bilgilerin kontrolsüz bir şekilde ortaya yayıldığı ve ne yazık ki bu bilgiler yoluyla vatandaşlar üzerinde ‘baskı kurulduğu’ bir ortamı yaşıyoruz.
Yaptığı iş nedeniyle uğrayabileceği zararlar ya da çevresindeki kişilere iktidar tarafından yapılabilecek baskılar, tehditler nedeniyle seçmenler gerçek fikrini ne yazık ki açıklayamıyor.
Televizyonlardaki sokak röportajlarında fikri sorulan vatandaşların “Düşüncelerimi söylersem başıma bir şey gelir mi” dediğine tanık oluyoruz.
Bu noktada belirteyim, 2017 yılındaki Anayasa referandumu öncesinde HAYIR kampanyası yürütürken de benzer bir “korku havasına” tanık olmuştum.
Düşüncesini bildiğimiz, tanıdığımız kişilerden bile standın uzağından geçmeye çalışanlar hatta yolunu değiştirenler vardı.
Bu tavrın nedenini sorduğum bir tanıdığım “Kızım, damadım devlette çalışıyor sizin yanınıza gelemem” demişti.
Konuştuğum başka bir kişi de “Standın yanında görünüp torunumun atanmasına engel olmak istemem” diyerek durumunu anlatmıştı. 

Kalan iki haftalık sürede iktidar tarafından yapılan ‘son dakika hamleleri’ kararsız seçmeni etkiler mi?
Mevcut yönetimin TOKİ mağdurlarının yaşadığı sorunlarda olduğu gibi genel ekonomik sıkıntıların çözümü için de 1 Nisan’ı hedefleyen (!) vaatleri seçmende karşılık bulur mu?
Bekleyip, göreceğiz.