Bizim ülke halkı genelde tasarrufu sever, kırsal insanları daha da özen gösterir tasarrufuna. Çocukken Eskişehir’in köylerine götürürlerdi beni; hısımlarımız varmış Sivrihisar’ın Karaburhan ve Aşağı Kepen köylerinde. Severdim köy yaşamını, bembeyaz çarşaflı yün yorgan yataklar, yer sofralarındaki ballar, kaymaklar, gözleme, bazlamalar. En çok da hayvan çeşitliliği dikkatimi çekerdi; kazlar, ördekler, koyunlar, kuzular. Ve kocaman cüsseleriyle çoban köpekleri; çoğunluğunun kangal cinsi olduğunu sonraları öğrendim bu özel köpeklerin.
Sürülerinin başında, o ateş gibi parlayan gözleri, kocaman cüsseleri, tok ve kalın sesleriyle kangallara hayranlık duyardım. Bu canlara “yal” adı verilen kepek ve sulu sütle yapılan bir hamur verildiğini görmüştüm oralardayken. Elbette etten çok daha az masraflıydı bu yemek. Son yıllardaki köylerin şehirlere göçlerinin artışıyla o güzel köpeklerin, kırsal insanları tarafından merkezlere terk edilişi ve onların alışık olmadıkları şehir yaşamındaki şaşkın, perperişan halleri ise hep içimi acıtmıştır.
1 kasım cumartesi günkü Uğur Dündar’ın yazısının başlığı hemen dikkatimi çekti: “Beyaz Saray’da kangal köpekleri muhabbeti” idi makalenin başlığı. Bir solukta okudum; 1992 yılındaki bir anısını aktarmış Sayın Dündar. Amerikan başkanı ile röportaj yapmaya gitmiş, teknik ekip biraz gecikince nedenini sormuş, Washington yakınlarında bir kangal çiftliğinde çekim yaptığı yanıtı gelmiş yazara, o da haklı olarak şaşırmış.
Sonrasını şöyle anlatıyor Sayın Dündar: 1974 yılında Kıbrıs barış harekatının ardından, Türkiye’ye uygulanan ambargo gereği, sınır kapılarında görevli Alman kurt köpeklerinin gönderilmesi durdurulmuş, bunun üzerine TSK kangal köpeklerini eğitmeyi ve görevlendirmeyi düşünmüş. İlginçtir ki Amerikalılar daha öncesinde, bu köpeklerin eğitilemiyeceğini raporlamışlar.
Ancak, Gemlik'teki Askeri Veteriner Okulu ve Eğitim Merkez komutanı Albay Orhan Öncül, kangalların eğitilebileceğini kanıtlamış. Evet, bizim köpeklerimiz genlerinde eğitilmişlik olmadığı için daha zor eğitiliyor, daha az kelime ezberliyor kurt köpeklerine göre bu gerçek. Ama onlar gibi sürekli et tüketmeseler, kepeğin suyla karıştırılmasından oluşan “yal” yeseler de koruyuculuk özelliklerinden hiçbir şey kaybetmiyorlar. Kolay kolay da hastalanmıyorlar. Oysa Alman kurt köpekleri et tüketmediklerinde güçsüzleşip, hasta olup, özelliklerini kaybediyorlar.
Öncül albay kangallarımızı eğitip, karakollarda görevlendirmiş. Uğur Dündar da bu başarıyı bir TV programında anlatarak, kangal sevgisinin ve hayranlığının tüm dünyada bilinmesine katkıda bulunmuş. Amerikalılar ise bir zamanlar eğitilemez dedikleri kangalların eğitim gördüğü bir çiftlikte çekim yapmak durumunda kalmış.
Şimdi içim biraz daha yandı bu özel canlar adına. Bekçilik edecek sürüleri kalmadı diye onların, bu özel canların şehir merkezlerine terk edilmeleri reva mıdır?