Beni bilirsin!
Nereden biliyim. Bilmiyorum?
Tanışmışızdır mutlaka! İyi düşün.
Neyi düşüneyim. Ne söylemek istiyorsan açıkça söyle, kimsin sen?
Benim adım ihanet.
Benim seninle işim olmaz, kendine başka kapı ara.......
Diyeceğim ama bu günlerde ilkelerine, inançlarına ihanet eden siyasileri gördükçe
seni de tanımaya başladık.
Artık kendi cinsimin aptallıklarından bıktım.
Günaydın. Olsun, geç de olsa uyanmana sevindik.
Düşünebiliyor musunuz?
Düşünen insan kaldı mı?
Kalmadı da erkekler tuvaletinin duvarına; “Nalan seni seviyorum” diye yazan
gençten bu topluma hayır gelir mi diye düşünüyorum?
Gelmez de, bu geri zekalı hemcinsimiz; Sibel’in erkekler tuvaletine giremeyeceğini
algılayamıyorsa bu ülkenin sorunlarını, ülkedeki yolsuzlukları nasıl algılayacak diye
de düşünmeden edemiyorum?
Sen ülkenin sorunlarıyla ilgilenildiğini mi zannediyorsun?
Ülkemizin kaderinde ne varsa onu yaşayacağız. Kader bu! Hafife almaya gelmez.
Kimse hafife almıyor da sen hiç ‘Dilek Ağaçları’na dikkat ettin mi?
Nesin’e dikkat edeceğiz.
Dikkat ettiysen ‘Dilek Ağacı’nın ne bir meyvesi, ne de bi yaprağı var?
Eee ne olmuş?
Kendisine faydası olmayan ağaçtan oğluna iyi bir iş, kızına zengin bi eş (aşağısı
kurtarmaz) isteyen ülkem insanına ne diyelim?
Diyeceğin belli, şarkı söyleyeceksin! Hani şu “Gözleri aşka gülen taze söğüt
dalısın” diyor ya şarkıda. Bayılıyorum ben bu şarkıya; hayatımda duyduğum en kibar,
en naif ‘sen odunsun’ deme şekli bu şarkıyla olsa gerek.
Oda bişey mi? Sen ‘Arkası gelmez dertlerimin, bıktım illallah. Biri biterken öbürü de
başlar, vermesin Allah’ şarkısı söylenirken göbek atan bir toplumuz biz be cancağzım.
Kimse bana normal olduğumuzu söylemesin. İnsanımız gariptir. Camı siler ayna gibi
oldu der, aynayı siler cam gibi oldu der.