Mısır’a ilk kez gidiyordum. Mısır Tarihi üstüne en yetkin kitapları buldum; bir haftalık gezinin üç gününü kentin müzelerinde, önde gelen tarihi yerlerinde verimli kullanmak istiyordum. Mısır ve tarihini iyi bilen insanlara danıştım. Yine de gezmem gereken kimi yerleri erteleyerek tam bir günümü İskenderiye Kütüphanesi’ne ayırdım.
“Yapılar kurmak işin yarısı bile değildir; önemli olan yapıların içine hayat doldurmaktır” diyen özdeyişin etkisi altındaydım. Carl Sagan’ın bir yazısında okuduğum Kireneli Eratostenes’in İskenderiye Kütüphanesi’nde çalışırken, papirüs bir metinde 21 Haziran günü yere dikilen bir sopanın, Mısır’ın güneyinde Syene’de gölge yapmadığını okuması öyküsü kulaklarımda çınlıyordu.
Eratostenes bilgiyi not ediyor, 21 Haziran günü geldiğinde İskerdiye’de kısalsa da tapınağın gölge yaptığını görüyor. Ertesi yıl 21 Haziran’a gönderdiği adımı, yer dikelen sopanın da , tapınakların da gölge yapmadığını saptıyor.
Eratostenes, İskenderiye ile Syene arasını adımla ölçtürerek 800 kilometre olduğunu belirliyor. Bu verilerle dünyanın çevresini bugün en yetkin araçlarla ölçülene çok yakın bir değerle hesaplıyor.
İskenderiye Kütüphanesi, binasının büyüklüğü, yapılarının sağlamlığıyla nedeniyle insanlığın zihninde yer edinmedi; bir kurum olarak “akıl gözü açık” insanların orada çalışması nedeniyle zamanın insafsız aşındırıcı etkisine karşı koydu. Bugün de uygarlıkların gelişmesinde önemli bir merkezi olarak zihinlerde müstesna yerini koruyor.
Taner Ay’ın 1 Eylül 2020 günü Karar Gazetesi’nde yazdığı gibi, Efesli Zenodotos, Rodoslu Apollonios, Bizanslı Aristophanes, Sisamli Aristarkus,Phalerumlu Demetrius, Koslu Philitas ve Aasyalı Strabon gibi bilim düşüncesine katkı yapmış insanların orada çalıştıkları için, kurum yüzyılların ötesinden bugüne varlığını ilgili olanlara hissettiriyor.
100 bin bilim adamı
Herkese Bilim ve Teknoloji Dergisi’nde İTÜ’den Cengiz Zabcı “ Dünyanın en etkili 100 bin bilim insanı içinde yer alman 195 bilincimiz, üniversitelerimiz ve ana bilim dalları” başlıklı yazısını yayınladı. Dünya genelinde 100 bin, ülkemizde 195 bilim insanı arasında Eskişehir’de iki insanımız var: İlker Bekir ve Rıdvan Say.
Listeyi tararken biri yeni olan, ama diğeri ikisi olgunlaşma çağlarını yaşayan iki Eskişehir Üniversitelerinden bilim insanlarımızın adlarını aradım. Bulamasıydım, içime ateş düşerdi. İlker Bekir ve Rıdvan Say’ın adlarına rastlayınca da sevincimin rüzgarları yaşam yelkenlerimi şişirdi.
Coivd-19 salgını olmasaydı, trene atlar, Eskişehir’deki o iki bilim insanıyla söyleşi yapardım. Başarılarını önce yaşadıkları kentin insanlarıyla paylaşırdım. Sonra da ülkemin insanlarının onları tanıması için yaygın gazetelere ve TV’lere notlar gönderirdim.
Bizler, bilime katkı yapmış, dünya genelinde 100 bin bilim insanı arasına girmiş olanlarımıza sahip çıkarsak, aslında kendi geleceğimize sahip çıkmış oluruz.
Yerel medyamızın, yerel yönetimlerimizin, yerel sivil toplum örgütlerimiz in mütevazı armağanlarla bu iki insanımızı ödüllendirse ne hoş bir tavır olur…
İki değerli bilim insanımızla hiç karşılaştım mi bilemiyorum. Kendilerini bütün içtenliğimle kutluyor; Eskişehir’de “kent aklının” onları sahiplenmesinin anlamlı olacağını düşünüyorum. Günlük işlerin “hay huyu” ile uğraşırken, bizi geleceğe taşıyacak olan emekleri gözden kaçırmayalım. Bilim insanlarımızı sahiplenmeliyiz ki, bilimin değerini çocuklarımız da kavrasın, akıl gözleri açılsın, büyüyünce yapıların içine hayat katan insanlar olabilsinler.