Türkiye’de birçok önemli sorunun yanı sıra yargı bağımsızlığı tartışmalarının gölgesinde ‘mağdurların adalet arayışı’ ile ilgili sıkıntılar artarak devam ediyor.

Bu bağlamda ‘Denetimli serbestlik’ talebi savcılık tarafından olumsuz karşılanan gazeteci Barış Pehlivan’ın 5. kez hapse girmesi geniş toplum kesimlerinde tepki almaya devam ediyor.

Bilindiği gibi Barış Pehlivan gazetede yayınlanan yazıları nedeniyle suçlu bulundu.

Sürecin devamında Barış Pehlivan’ın Covid 19 izinlisi hükümlülerin tekrar cezaevine girmesini engelleyen yasadan muaf tutulması üzerinde durulması gereken bir konu oldu.

Bir kişinin bir yasadan yararlanamaması gibi gerçekten de anlaşılması mümkün olmayan bir durum ile karşı karşıyayız.

Oysaki Anayasamızın 10. Maddesi “Herkes dil, ırk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçirilmesini sağlamakla yükümlüdür” diyor.

Ayrıca İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 7. Maddesi de “Herkes yasa önünde eşittir ve ayrım gözetilmeksizin yasanın korunmasından eşit olarak yararlanma hakkına sahiptir” tanımlamasını getiriyor.

Evrensel hukuk ilkeleri, yasalar ne yazık ki kağıt üzerinde kalıyor ve uygulamalar kişilere göre farklı işletiliyor.

Aslında tabloyu “Herkes eşittir ama bazıları daha fazla eşittir” şeklinde okumak mümkün.

Hukuk devletinde kanunlar tüm yurttaşlara aynı şekilde uygulanması gerekir ve elbette ki aksi düşünülemez.

Ancak Türkiye’de gazetecilik çoğunlukla ‘tutukluluk nedeni’ olarak görüldüğü için çok sayıda gazeteci halen cezaevinde.

Gazeteciler Cemiyetinin açıkladığı bu yılın ilk 6 aylık verilerine göre tutuklu gazeteci sayısı 56’ya yükseldi aynı dönemde gazetecilere açılan dava sayısı ise 336’yı buldu.

Diğer yandan kamu vicdanını derinden yaralayan ‘Kanun önünde eşitlik ilkesine aykırı karar veren yargı mensupları’ soruşturulmadığı gibi ‘ödül denebilecek atamalara’ bile tanık oluyoruz.

Katiller

Tecavüzcüler

Hırsızlar

Dolandırıcılar salıveriliyor, toplum için tehlikeli görülmüyor.

Tekrar suç işlemeleri için adeta yeni bir fırsat tanınıyor.

Özgür, tarafsız bir şekilde gazetecilik yapan Barış Pehlivan ise hem de ‘can güvenliği olmadan’ cezaevinde tutuluyor.

Yazan, düşünen, araştıran kişiler toplum için çok sakıncalı görülerek özgürlükleri ellerinden alınıyor.

Son yıllarda “Üstünlerin hukuku” diye bir olgudan sıklıkla söz ediyoruz.

Hukukun eşit, tarafsız ve adil olmadığı ‘güce ve güne göre değişen’ hukuki uygulamaların olduğunu ne yazık ki her alanda yaşıyoruz.

Bazı çevrelerin yargı kararlarında ayrıcalıklı olarak gözetildiği örnekler çoğalıyor.

Oysaki bir hukuk devletinde ‘Yargının siyasallaşması’ asla kabul edilemez.

Böyle bir tablo karşısında,

Hak

Hukuk

Adalet

Arayışı sürecek…

“Üstünlerin hukukundan hukukun üstünlüğüne geçebilecek miyiz” sorusu en can yakıcı şekilde önemini korumaya devam ediyor.