Çin’in İstanbul Başkonsolosu Çu Wei mükemmel Türkçesi, kadim devlet geleneklerinin demlenmiş ve damıtılmış dilini kullanma ustalığı ile dikkat çeken genç bir diplomat…Uygun bulduğu zamanlar DÜNYA Gazetesi’ne makaleler yazıyor. Son yazısında,”Uzun vadeli ağrı yerine, kısa vadeli acıyı tercih et!” mesajını öne çıkarıyordu.Tıpkı Churchil’ in İkinci Dünya Savaşı bitiminde siyasi sorumluluk üstlendiğinde halkına, “ Size sadece kan ve gözyaşı vaadediyorum” deme gerçekçiliğini ve namusunu gösterdiği gibi…
Devletler arasında idealist ilişki olmayacağını, realist ilişkilerin geçerli olduğunu hepimiz biliyoruz…Batı Ülkeleriyle Türkiye’nin ilişkilerinde “İki kültür arasında sınır bekçisi olan Türkiye’nin karşılıklı önyargılarla kuşatılmış değerleri dikkate alan yönetim ustalığına” olan ihtiyacını çok sorguladım, çok tartıştım ve çok yazdım.
Kadım bir kültürü, engin devlet gelenekleri olan Çin’in bölgemizde artan ağırlığını da birçok yazının konusu yaptım. Bir Yol Bir Kuşak Projesi’nin arka planını, Türkiye’ye olası yarar ve zararlarını da on yıldır yazıyorum. Çin’le olan ilişkilerimizde “kültürel önyargıların” nasıl kaşınabileceğini de 17 Aralık 2019 ve 16 Haziran 2010 tarihli yazılarımda tartıştım.
İki yazıda Singapurlu etkin bir entelektüel olan Kishore Mahbubiani’nin yazılarına, Harvard Üniversitesi’nde öğretim üyesi olan Tarun Khanna’nın Milyarlarca Girişimci kitabındaki iddialarına karşı Halit Refiğ’in NPQ Dergisi’nde verdiği yanıtı TİM’in İstanbul’daki toplantısında anlattığımda anlı şanlı yöneticilerimizin, kerli ferli iş insanlarımızın tepki vermemelerine şaşırdım.
Yükselen güç olan Çin’le uzun soluklu ilişkilerin tarihsel önyargılardan, Uygur Özerk Bölgesi sorunlarına uzanan, ekonomik ilişkileri yönlendirecek potansiyelleri değerlendiren, kemanını değişik seslere göre akort eden bir usta özeniyle “Çin politikası” tasarlayan devlet aklının hangi konulara odaklandığını merak ediyorum.
O ünlü Çin bedduası zihnimin gündeminde ilk sıralara fırlıyor: “Tanrı sizi büyük dönüşüm dönemlerinde yaşatsın!”
İnsanlık tarihinde eşi görülmemiş büyük dönüşüm yaşandığını artık Mısır’daki sağır Sultan bile duymuş durumda…
İçinden geçtiğimiz süreçte, Çu Wei’nin yazısında paylaştığı özdeyişteki gibi: “Hayat Taishan Dağı’ndan ağır!”
Taishan,Tao inancının 5 kutsal dağından biri… Çin’in Shandongu Eyaleti Tai şehri yakınındaki bir dağ. Kadim Çin halkının inancında özel bir yere sahip…
Sosyal medyada sadece malumat üreten, düşünce üretmeyen iletişimden uzaklaşarak, yakın ve uzak geleceğimizi etkileyecek uluslararası ilişkiler üzerine ciddi düşünceler üretmeliyiz.
Hayatın Taishan dağı kadar ağır olduğunu içselleştirmiş olan Çin’de bugün 400 milyon insanın günlük geliri 60 doları aşmış durumda…Dünyanın en büyük orta sınıfını oluşturuyorlar. Ülkenin GSYİH 14 trilyon 400 milyar doları aştı… Kişi başına gelir 10 bin dolar sınırı geçti…
Öfke ve kinin yüreklerimize yük olmasına, zihnimizi gölgelemesine izin vermeden, popülizmin ,pragmatizm ve hamasetin tuzaklarına yakalanmadan hepimiz kendimize sormalıyız: “Benim sorumluluğum ne?”
Geleceği kazanmanın tek bir yolu var: Uzun vadeli planlarla dengeli beklenti yönetimi becerisi…Eğer Çin’le ilişkiler toplumsal tartışmanın gündeminde gerekli yeri almıyorsa, inanın geleceği güven altına almamız zordur…