Dücane Cundioğlu, kendisiyle yapılan söyleşide,"Sorun düşünmeyi unutmuş olmamız" diyordu. Hayatın özünü ,yansıtan satranç ve tavlayı icad edenlerin mesajı anlatır: "Kim daha iyi düşünür, kim daha iyi bilir,kim daha daha iyi öngörür ve önlem alırsa o kazanır.İşte hayat budur!". Düşünmeyi unutan bireylerin de, toplulukların da toplumların da maddi ve kültürel zenginliği artırarak yaşamı kolaylaştırması zorluğun ötesinde imkansızdır.
Cundioğlu' nun saptamasının izini sürelim. Düşünür diyor ki, " İdeolojik haklılık insanı aptallaştırır,çünkü izleyicilerinin karşılaştırma olanaklarını elinden alır." Bir başka genellemeyi daha paylaşıyor: "Düşüncenin eşlik etmediği her inanç şiddet yüklüdür."
Gelişmişliğin göstergesi olan anahtar anlatımlarından biri " inançlardan düşünceye, topluluktan topluma geçiş yapmaktır".
İnanmak,sorgusuz ve yargısız bize aktarılan bir bilginini peşine takılmaktır.
Düşünmek, bize aktarılan bilgiye bilimsel bir kuşkuyla yaklaşarak sorgulamak; değişik bakış açılarıyla o bilgileri irdeleyerek zenginleştirmektir.
Düşünceyi unutan birey de, topluluk da toplum da "inancın" peşine takılır. Düşüncenin eşlik etmediği inanç tehlike tohumlarını içinde barındırır.
Düşüncenin eşlik etmediği inancın en büyük tehlikesi, bireyi, toplulukları ve toplumu kendi yanılmazlığına inanmaya götürmesidir.
Düşüncenin eşlik etmediği inanç, egoları şişirir; paylaşmanın yerine ayrıştırıcılığı, bölücülüğü, parçalayıcı ilkelliği koyar.
Düşüncenin eşlik etmediği inanç, aklı başkalarına emanet eden zihni kölelik yaratır.
Düşüncenin eşlik etmediği inanç, önyargıların,yerleşik doğruların, kalıp düşüncelerin ve kör inançların yeşereceği iklim oluşturur.
Düşüncenin eşlik etmediği inanç, bir merkeze,bir kutba, bir bilene sığınma kısırlığına yol açar.
Ülkemizde her alanda bir "vasatlık batağından" söz ediliyorsa, bu sonucu yaratan önemli etkenlerden biri, düşüncenin eşlik etmediği inançların hakim olmasıdır.
Birey olarak bizlerin, ülkemizin ve kentimizin temel sorunu, inançtan düşünceye geçmektir.
İnançtan düşünceye geçebilmek için de, kısa mesaja dayalı iletişim aşamasını geride bırakarak,ciddi analizleri izileme, açıklama ve anlama direncini ve sabrını göstermek gerekir.
İşimiz, mesleğimiz,mevkimiz ve konumumuz önemli değil, önemli olan, derin düşünebilmek için kendimize duyduğumuz saygıdır;derin düşünebilmek için zamana kıyma konusundaki özverimizdir.Bu basit sınavı geçip geçmediğimizi, başkalarına sormadan önce kendi içi dünyamızda kendimizi aklamak gerekir, kendimizi....