Doğal afettir, ne zaman, kaç şiddetinde, nereyi, ne ölçekte vuracağı kesin bilinmez. Peki kader midir? Yapacak şey yok mudur? Vardır elbette; binaları sağlam tutmak, sağlam zeminde inşa etmek, deprem bölgesinin kesin olduğu alanları yerleşim yeri yapmamak gibi..

 

İzmir'de yaşanan deprem felaketinde yine insan dostlarının yardımına koştu köpekler. Kahraman ilan edildiler, aferinler aldılar. Keşke hep böyle zamanlar beklenmese o can dostlarını sevgiyle anmak için.

 

 

 

Bekir Coşkun'u uğurlarken (2)

 

Yakın zamanda yitirdiğimiz, can dostu, güzel insan, cesur kalem Bekir Coşkun'la 2012 yılında yaptığım söyleşinin ikinci bölümünde okuyacaklarınız eminim sizleri duygulandıracak, acıda olsa tebessüm ettirecektir.

 

Sayın Coşkun;

 

Hayvan sevgisinin küçük yaştan itibaren verilebilmesi için Milli Eğitim müfredatına zorunlu ders olarak konulmasına ne dersiniz, konulmalı mıdır?

 

-Kesinlikle, kesinlikle. İşte bütün dünyayla farkımız, bizim medeni, çağdaş dünyayla farkımız burada ortaya çıkıyor. Bütün dünyanın gelişmiş ülkelerinde okullarda çevre, doğa, hayvan sevgisi gibi dersler var. Bizde maalesef yok. Şimdi din dersleri konuluyor mesela okullara, bu iktidar getiriyor. Göreceksiniz oradaki derslerden bir tanesi de kurban kesmek olacak; "Yatarken yüzü hangi tarafa dönük olacak, ayaklarını nasıl bağlayacaksın, boğazını kesen adam abdestli olup olmayacak mı, etini kaça böleceksin, bacağını kime vereceksin?" Bu konuşulacak.

 

Bazı okurlarınız sizi siyasi yazılarınız dışında doğaya, hayvana olan sevginizle tanıyor, seviyor. Bu sizi mutlu ediyor mu?

 

-En mutlu olduğum yazılar hayvanlarla ilgili olanları. Ben siyasi yazılarımı sevmiyorum. Yani ben kedileri yazmayı, köpekleri yazmayı seviyorum. Paşa yazısı yazdım başım biraz derde girdi. Fakat bir daha Paşa demem ben de.

 

Bir ara Arap'ta da rahatsızlık olmuştu galiba.

 

-Yani bu maalesef oluyor. Halbuki benim gibi bir adamın bir insana hakaret etmek için hayvan figürünü kullanması olanaksızdır. Andree bir eşek bulmuş, bir yerde baktırtıyor şimdi, adı Andre, yani eşeğin adı. Beni seven birisinin kedisinin adını Bekir koymuştum, yirmi gün Bekir'e mamalarını ben gönderdim. Bir köpeğe Bekir adını koysalar mutlu olurum.

 

Sıkı bir can sever olan eşiniz Andree'nin sık sık "Bak neyimiz oldu" müjdesiyle karşılaştığınızda neler hissediyorsunuz?

 

-Ben bu lafı hep duymak isterim. Bu laf hep olsun. Keşke Allah bize iyi, sağlıklı ömürler versin de hep eve birisi gelsin ve hep birisine bakayım. Bir kaç gün önce geldi bir tane, bir bebek. Annesi kaybolmuş. Ufak bebek. Geldi, şimdi evde koltukları yemekle meşgul.

 

Ne güzel, ne mutlu size..

 

Bir kitabınızda eski yıllarda ava çıktığınızı, bir seferinde eşi ölen Angut kuşlarının onu ölene dek terk etmediğini öğrenerek avdan vazgeçtiğinizi yazmıştınız. Av ve avcılık hakkında düşünceniz nedir?

 

-Bizim Muammer Yaşar Bostancı bypass olmuştu. Ömrü dağlarda geçmiş bir adam. Onu yürütmek, doğaya götürmek amacıyladır. Oral Pektaş doktoruydu, bana rica etmişti, "bunu arada götür de gezsin". Dağlara, doğaya aşık oldum ben, çok sevdim. Zaten ben köylü olduğum için bayılırım. Ve biz başladık av adına, bahaneyle gidiyoruz. Köpeğim Gorbi vardı. Gorbi'nin hatırına, onun hatırına "hadi ava gidiyoruz" gibi. Fakat biz av yapmadık.Yani biz böyle gidip geldik . Zaten yapamazdık da. Yani beceremezdik de ayrıca. Fakat orada bir gün bir kaza oldu diyelim. Benim için benim hayatımdaki en büyük acılı gün bir Angut kuşu vurulunca. O gece ateşten beni hastaneye kaldırdılar. O kadar çok üzüldüm. Fakat iyi de olmuş o. Belki de o bir Angut kuşu benim bütün bu çığlıkları atmama, bütün bu kıyametleri koparmama neden oldu. Ondan sonra biz başladık av aleyhtarı kampanyalara. Mesela kurt avını yasaklattık, ayı avını yasaklattık. Eskiden şöyle bir prensip vardı, Türkiye'nin her tarafı avlaktır, bazı yerlerinde av yapılmaz. O prensibi değiştirdik. Türkiye'nin hiçbir yerinde av yapılmaz, bazı yerlerinde yapılır. Alanlar daraltıldı. Şu anda limitler var,engeller var. Bir çok bölgede av yasak artık. Avcılar çok az kaldı, kalmadı nerdeyse. Yani avcı sayısı Türkiye'de şu anda, eskiye göre inanılmaz derecede düştü. Çocuklar da izin vermiyorlar babalara ava gitsin diye.

 

Kıyamıyorlar.

 

-Evet, ben çocuklara yazılar yazdım, babaları ava göndermeyin diye. Bu tuttu.

 

Ne güzel olmuş. Avcılığı bir spor olarak düşünmüyorsunuz değil mi?

 

-Asla, hayır asla. Hayır, avcılık spor falan değildir, kim spor diyorsa batsın böyle spor.

 

Devam edecek..