Aklı olmayanın dini olmaz. Yaratıcı kitabında aklımızı kullanmayı bize öğütlüyor. 54
ayet de “düşünün” 22 ayet de “tefekkür edin” yani derin ve detaylı düşünün diyor. 45
ayetinde de temiz düşünceyle ilgili bilgiler veriyor. Pislik düşünmeyeceksin diyor.
Pisliğin olduğu yerlerden uzak olacaksın diyor. Kısaca kalbini pis olan şeylere
kapatacaksın diyor. Gerçekleri ve doğruları öğrenmek için bilginin kaynağına
ulaşmaya çalışacaksın diyor. Araştırıcı olmamızı istiyor. Onun için de “Hiç bilenle,
bilmeyen bir olur mu?” diyerek bilgiye verdiği değeri belirtiyor.
Bizler ne yapıyoruz? Bizlerse hala falanca şöyle demişlerle dinimizi öğreniyoruz.
Okumadığımız içinde gerçekleri göremiyoruz. Bizlerse bugünün kerameti kendinden
menkul kişilerin aracılarıyla yaratana ulaşmaya çalışıyoruz. Yaratansa bizleri
uyarıyor: “Sizi, benim adımla kandırmak isteyecekler, kanmayın!” Bu kadar uyarıdan
sonra da kandırılıyorsan, hırsızlıklara göz yumuyorsan o zaman kusuru kendimizde
arayacağız be cancağızlarım. "Aman sende" sözleriyle ömür geçiriyoruz. Bu gün
aman sende dediğin yarın aman bende olunca mı aklımız başımıza gelecek! Yalan
bizde, iş yapmamak daha doğrusu çalışmadan emek harcamadan para kazanmanın
kısa yollarını aramak bizde değil mi? Umudumuz Milli adlı kumar oyunlarında! Size
de çıkabilir. Aman bir bilet alalım. Loto, toto oynayalım. Milletçe kumarbaz olduk
farkında değiliz. "içki ve kumar kötülüklerin anasıdır." Diyen öğretimize rağmen biz
her ikisine de kalbimizde yer vermiyor muyuz? Sonrada benim kalbim temiz lafını
edecek kadar da ileriye gidiyoruz.
Kusurlarımızsa; bilginin önünde eğileceğimize paranın önünde eğiliyoruz! Paranın
önünde eğildiğimiz içinde onun kölesi oluyoruz. Aracı olan parayı amaca çevirerek
onun tutsağı haline geliyoruz. Üç milyar avroyu al Suriyeli mültecileri ülkende tut!
Sen kimsin ki benim ülkemin iç sorunlarına karışma hakkını kendinde buluyorsun
diyemiyoruz. Para, para, para onsuzda bir şey olmuyor diyorsanız Cumhuriyetin
kuruluş yıllarına bakın derim. O dönemin insanlarında çalışarak, beden teri dökerek
ülkenin sorunlarını çözme azmi vardı. Mustafa Kemal Atatürk; çalışmanın erdemini
şu sözleriyle bize aktarmıştır. "Kendiniz için değil, bağlı bulunduğunuz ulus için
elbirliği ile çalışınız. Çalışmaların en yükseği budur. Denebilir ki, hiçbir şeye
muhtaç değiliz, yalnız bir tek şeye ihtiyacımız var: Çalışkan olmak! Servet ve
onun doğal sonucu olan rahat yaşamak ve mutluluk, yalnız ve ancak çalışanların
hakkıdır. Yaşamak demek çalışmak demektir. Türk, öğün, çalış, güven." Bizlerse
Türklüğümüzü tartışır olduk! Geçmişimizle öğünceyi önde tuttuk. Çalışmadık. Güven
duyacağımız kurumları yerle bir etmedik mi? Kısaca önce vatanım, sonra çalıştığım
kurum, ondan sonra ben demedikçe kalkınamayız be cancağızlarım.