Geçen gün evde oturuyorum.

Aklıma bir arkadaşım geldi.

İsmini de yüzünü de hatırlayamadım
.
Kalktım fotoğrafların olduğu salona gittim.

Eski fotoğraflar salondaki büfenin alt çekmecesindeydi....

Ofluya pufluya çekmecenin önüne oturdum.

Çekmecenin hemen üst kısmında ayna vardı.

Çömelirken aynaya gözüm takıldı.

Aynaya bakınca karşımda bana bakan bir adam vardı.

Elbette bana bakan bendim de.

Aynadan bana bakanı pek tanıyamadım. Şaka, şaka..


Yahu ne zaman geldik bu yaşlara!

Daha dün değil miydi sevdiğimin evinin önünden geçtiğim günler..

Daha dün dedik ya!

İşte o dünler meğer yıllarmış...

Evlenmeden önceki fotoğraflarımı ayakkabı kutusuna koymuştum.

Serde artistlik var ya! Hepsi tiyatro fotoğrafları.

Ayakkabı kutusunu alıp zorla ayağa kalktım.

Zorlanmam ayakkabı kutusundan değil!

Sizin de aklınız hinliğe çalışır.

O bildiğiniz para dolu olan ayakkabı kutularından değil..

Bu ayakkabı kutusunun içinde fotoğraflarım var.


Salondan oturma odasına geçerken boy aynasındaki adamla selamlaştık!

Aynı ben ama boyunu küçük gördüm.

Boyum mu küçüldü diyerek mezura ile boyumu ölçtüm?

Gülmeyin lütfen. 172 santim olan boyum, 168 santime inmiş.

Kırk yaşından sonra her on yılda insanlar bir santim küçülürmüş.

Merak ettiyseniz söyleyeyim!

Unuttuğum arkadaşımın adını tam hatırlayamadım?

Mülkün temelidir gibi bir isimdi...