Atatürk'ün 1929'da Eskişehir'e gelmiş ve tren garında gazeteciliğin temel kuralını açıklamıştı.
“Gazeteciler, gördüklerini, düşündüklerini, bildiklerini samimiyetle yazmalıdırlar.”
Basın özgürlüğü için, 'Basın özgürlüğünden doğan sakıncaların
giderilmesinin aracı yine basın özgürlüğüdür.
Basın hiçbir nedenle baskı altına alınamaz...
**
Gazeteciliğin görev tanımını da yapmıştı.
Gazeteciler, halkın ve yasaların çıkarlarının aksine davranışlarla karşılaştıklarında gerekli yayını yapmalıdır.
Basının önemi;
Basının önemi inkâr edilemez. Basın mensuplarını korumak lazımdır. Gazeteciler Türkiye dahilinde milletin fikrini aydınlatma ve kamuoyunu açık bir şekilde oluşturma çalışmalarında tamamen serbest olmalıdırlar."
**
24 Temmuz önemli bir gündür.
Atatürk ve bağımsızlık savaşı sonrası tüm ülkeler Türkiye'nin bugünkü sınırları onaylamıştır.
Türkiye 1923'de imzalanan Lozan barış antlaşması ile uluslararası düzeyde bağımsız ve eşit bir devlet olarak tanındı. Kapatilasyonlar kaldırıldı ve ülkemizin bugünkü sınırları çizildi.
**
24 Temmuz basın tarihi açısıdan da önemlidir...
1950 yılında basından sansürün kaldırıldığı 24 Temmuz'un basın bayramı olarak kutlanmasına karar verildi.
1960'da Gazete sahipleri ve sorumlu müdürleri basının kendi kendini denetlemesini sağlayacak, basın ahlak yasasını imzaladılar.
**
Basından sansür kalktı mı?
Kalkmadı mı?
Yoksa sansür için yeni yöntemler mi bulundu?
Bu tartışılıyor.
Gazeteciler halkın haber alma hak ve özgürlükleri adına her türlü güçlüğe rağmen görevlerini sürdürmek için çabalarken, yasaları yapan politikacılar bu hak ve özgürlükleri engellemeye çalışıyor.
*******
MUHACİR İLE MÜLTECİ FARKI...
Muhacir ile mülteci aynı kefeye konuyor.
Muhacir yani Rumeli ve Balkan göçmenleri, öncelikli Türktür.
Ülkelerini bırakıp gelen sığınmacılar yani mültecilerden farklı...
Atatürk muhacirler için;
"Muhacir diye küçümsenenler tarihin yazdığı savaşlarda en geriye kalanlar,
Yani düşmanla sonuna kadar dövüşenler,
Çekilmek nedir bilmeyenlerdir." demiştir.
Dedelerimizin babaları ve dedeleri baskı ve zülme ve hatta katliamlara sonuna kadar direnmişler, sonunda evleri ve toprakları gaspedilince bayrağımızın dalgalandığı ana yurda dönmek zorunda kalmışlardır.
**
Bu nedenle göçmen ile sığınmacıyı aynı kefeye koymak doğru değildir.
Doğu Avrupadan ve balkanlardan gelenler soydaşımızdır.
Çalışkan insanlardı.
Yan gelip yatmadılar.
Ektiler, biçtiler, bilgi ve birikimleri ile geldikleri yerleri güzelleştirdiler.