Okuyucularımızın dikkatinden kaçmamıştır; ülkemizde “kasaba kültürü” üstüne kafa yoran, düşündüklerini yazıyla paylaşanlardan biriyim. Kasaba kültürünün omurgası, “sorgulamadan bildiklerine tek doğru” olduğuna inanmaktır. Gerisi çorap söküğü gibi gelir: Asla yüzleşemeyen, pusu kurar ve arkadan vurandır. İlkesiz tutkuları, “ bende olmayan başkasında da olmasın” kıskançlığıyla kendin öte her şeye yanlış, her adımı olumsuz, her gelişmeyi zararlı görme bataklığına sürükler insanları kasabalılık.
Yaşadığımız dönemde ülkemizin önüne serilen bin yıllık fırsatı kaçırmamızın kök nedeni kasaba kültürünü açamamış olmamızdır. Ülkemizin çözülememiş sorunlarının arkasında, kasaba kültürünün dedi-kodu sınırını aşamayan sığlığı vardır; bu sığlığı aşmak için atılan her adım, yapılan girişim, ortaya koyan her eylem benim için saygıdeğerdir.
Yılmaz Karaca, “Ahbaplar Grubu Toplantısına” katılmamı önerdi. Grubun etkinliklerinden haberdar değildim. Karaca’ya sordum, Ali Eldem, Yılmaz Karaca ve Mustafa Bozkaya’nın örgütleyici olduğu bir gönüllüler girişimi olduğunu, Onursal Başkanlığını Ali Eldem’in yürüttüğünü, İsmail Urgancı’nın dönem başkanı, Kadri Gürses’in dönem başkanı yardımcısı, Ahmet Yıldırım ve İbrahim Eldem ‘in toplantı sponsoru olduklarını öğrendim.
Resmi bir örgütlenme olmaksızın, adına uygun bir biçimde ahbaplık edip, birlikte olmak ve birlikte olmanın yarattığı paylaşımlarla birbirine “değer katmak” isteyen bir grup olması ilgimi çekti…
Özellikle günümüzde “kısa mesajla iletişim kurmanın” alabildiğine yaygınlaştığı, insan dikkatinin ortalama 20 dakikalardan 4 dakikalara indiği bir dönemde “ahbaplık ederek değer üretme girişimi” ilginçti. Bu girişim, “imece” kültürünün kadim biriminin güne yansıması olabilirdi. ”Kısa mesaja dayalı iletişim kurabilirsiniz, ama asla düşünce geliştiremezsiniz” saptamasındaki olumsuzluğu frenleyebilmenin bir modeli olabilirdi.
Bu sütunlarda paylaştığım bir manzum anlatımımı anımsadım: “Dost sözü etmekle dostluk olmuyor/Dostluklar ardında ‘söz eri’ ister/ Dostluk dağarcığı sözle dolmuyor/ Kalıcı dostluklar ‘özveri” ister”, “Ortak düşünceyse dostluk pınarı/İnsan odaklıysa dostluk şiari/Birlikte var olur dostluk mimarı/ Dostluk üretmek ‘göz nuru” ister”, “Beslerse dostluğu ortak sevdalar/ Sevdayla var olur büyük insanlar/ Zengin yaşamlarda dostluk kanı var/ Dostluğu anlatmak ‘dil teri’ ister”, “Gülağa dostlar için dilin terlesin/ Dostların ateşi sönmesin yansın/ Üretken dostluklar sonsuza varsın/ Dostluklar vefayı ‘dipdiri’ ister”
Mevlana’nın çağrısı gibi, ırkı, inancı, ideolojisi, önyargısı, yerleşik doğrusu, kalıplaşmış düşüncesi, ezberi ne olursa olsun , toplumun renklerini taşıyan herkesin katılabildiği, kendini ifade edebildiği toplantılar, toplumumuza büyük bela olan “ayrıştırıcı söylemlerin” panzehiri olabilirdi.
Toplantıda “anlatmak” istediğimin çok minimal bir bölümünü paylaşabildim. DÜNYA Gazetesi’nde 42 yıldır ülkemizin bütün derinliklerinde toplantılar yapıyoruz. Katılımcı sayısı 15’i geçtiği zaman onun adına “bayrak gösterme toplantısı” diyoruz; benim gözlemlerime göre böylesi toplantılarda konuşma verimi yüzde 5’leri aşmıyor.
Toplantıları özellikle yemek öncesinde bitirmesini, “kolaylaştırıcının” zaman ayarlaması yapmasını, gündemin izlenmesini denetlemesini önemsiyoruz. İçeriğin önceden paylaşılmasını ve “soru sorma” aşamasına daha büyük zaman ayrılmasına özen gösteriyoruz.
Ahbaplar Grubu’nun yaptığı iş önemli… Toplantıların verimini artırmak ise bir “metot sorunu” ve kolaylıkla aşılabilecek bir durum. Bu açık toplantıların “sürdürülebilirliğini” sağlamak Eskişehir adına olumlu… Hepimiz omuz vermeliyiz…