Çok sayıda canın yuvalanmasına aracılık ettim, çetelesini tutsam çıkan sayıya ne kendim inanırdım ne kimseyi inandırabilirdim. Can korumacılıkta senelerin uzunsa ve sözde değil özde bir hayvan hakları savunucu isen bu aslında çok da şaşırtıcı bir durum değildir.

Neyse efendim, benim dillendirmek istediğim, bu sahiplendirme işinin ne kadar zor olduğu. Sorumluluk sahibi bir insansan, sahiplendirme işini de çok ciddiye alman gerekir. Ben böyle yapıyorum açıkçası. Bu ciddiyeti abarttığım zamanlar da olmuyor değil. Hele de yuva aradığım canla göz teması kurmuşsam, ona yaşama tutunması adına emeğim geçmişse bu iş daha bir zor oluyor haliyle.

Bir ay oldu sanırım; gözleri yeni açılmış iki bebek kedi evimde misafirdi, biberonla büyüttüm onları, çişlerini, kakalarını yapmalarına yardımcı oldum. Lafın özü aynı insan yavrusu büyütür gibi özen gösterdim, geceleri uykumu bölüp ılık sütü taze taze verdim pembe beyaz ağızlarına.

Ama emeklerim karşılık buldu; birisi dişi, diğeri erkek çok güzel iki şirin kedi yavrusu olanca güzelliğiyle birbirleriyle oynamaya, sarmaş dolaş yatıp dünyanın belki de en güzel fotoğraf karelerini sergilemeye başladılar.

Bir kaç gündür de yumuşak toplarıyla, hışırdayan kağıt parçalarıyla ve gözlerine kestirdikleri hemen her nesneyle dakikalarca oynamaya başladılar. Onları seyretmek, yorulduklarında koşup kucağıma tırmanıp, minik karıncıklarını şişire şişire uyumalarını izlemek, yaşadığım onca zorluğu sıfıra indirdi işte.

Sıra artık bu iki bebeği yuvalandırmaya geldi, bunu iyi biliyorum. Evimdeki iki ağır abi ve abla, ufaklıkları asla istemiyor, kabul etmiyor çünkü. Biri ciddi hastalıkları atlatmış, diğeri ise üzerine kedi gelince kıskançlığından hasta olan, tüy döken, odalara gelmeyen bir kedi.

Lafın özü, geçici olarak Mıstık ve Miniş ismini verdiğim iki harika bebeğimi bir güzel sıcak yuvaya vermem, merhametli bir insana teslim etmem gerekti.

Ve bugün o insan, o melek, ikisini birbirinden ayırmadan alacağını, evlat gibi göreceğini söyledi bana. Açıkçası günlerdir yaşadığım sahiplendirme stresi bir anda gözyaşı olarak dökülüverdi. O da duygulandı, telefonun iki ucunda bir süre ağlaştık işte.

Ama bunlar mutluluk gözyaşı oldu ikimiz için de. Bebeklerimi elimle teslim edeceğim birkaç güne, evdeki çeyiz hazırlıkları bitsin hele. İç rahatlığıyla, huzurla bebeklerim o güzel insanın, meleğin evine gidecek. Sevgili torunları ziyaretlerine gelince, onlarla oynayacaklar, hayvan sevgileri pekişecek, ileriki yılların can savunuculuğu bayrağını teslim edeceğimiz gençler olacaklar. Ne mutlu bana ve ismini iznini almadığım için paylaşmadığım güzel arkadaşıma.

Darısı böyle benim bebeklerim gibi, sıcak yuva özlemiyle, güzel gözleri yollarda bekleyen diğer canların başına.