Sen hiç yaşamadın ki
Daha doğarken koydular senin adını
“İT” dediler
Hani o insanların
birbirlerine hakaret etme aşağılama amaçlı kullandığı sözü
İt aşağı it yukarı
Ne de olsa köpek,
Ne olmuş sanki üç beş it..
Öldüğünde telef oldun
Öldü demek bile çok görüldü sana
Aynı eşya gibi.
Sen hiç yaşamadın ki
Zaten doğduğun anda ölmüştün.
Çok aşağılanır bazı toplumlarda, bir eşya kadar değeri olmaz köpeklerin, araçların arkalarında, yedeklerine bağlanır, bazen asfaltta sürüklenir güzel bedenleri, toplu itlafları yapılır barınak denilen ölüm kamplarında, sokaklardan nasıl sürelim, nasıl nesillerini tüketelim diye koskoca bürokratlar, görevliler oturur planlar kurarlar.
Yıllarca işlerini gördürüp, malını canını emanet edip tepe tepe kullanıp sonra da gereksiz bir eşya misali konuluverirler kapının önüne, dağın başına terk edilirler dost bildikleri sahiplerince.
Yıllar önce ( 1910) İstanbul’da yaşanan Hayırsız Ada katliamı hiç belleklerimizden silinmedi. O sürgünde tam seksen bin can ölmüş. Bu olay bizlerin utanç abidesi oldu ne yazık ki. Sokak canlarının popülasyonunun artmasını gerekçe gösterip bu abidelere yenilerini eklemeyelim, en doğru en insani çözüm olan AŞILA, KISIRLAŞTIR, DOĞAL ORTAMINDA YAŞAT” doğrusunu biran önce gerçek anlamda hayata geçirelim, bizim devletimizin bunu yapmaya elbette kudreti fazlasıyla vardır. Yeter ki istensin.
Bunun dışında biz can korumacılara dayatılan hiçbir çözümü kabul etmemeliyiz. Büyük toplama kamplarında gözlerden, gönüllerden uzaklaştırılmalarına izin vermeyelim. Sokakların güvenli olması onların yokluğuyla sağlanmaz; hırsızı, tinercisi, kadın düşmanı psikopatları temizlensin. Canları aç açıkta korunaksız bırakmazsak, asimile etmez, dışlamazsak bakın görün o sadık canlar nasıl da sokaklarımızın en güçlü, en vazgeçilmez korumacıları olacaktır.
Ece Bilgin