Bir 5 yıl kadar önce bahar aylarında Libya’dan-Mısıra kuzey Afrika’ coğrafyasını oluşturan ülkelerde başlayan hareketlilik. Görünüşe ve dünya kamuoyuna yansıtılanlara bakılırsa, hareketlenme “halk ayaklanması” idi. Amaç da halkların despot yönetimlerden kurtulması, kurtarılması. Demokratik bir yapıya kavuşturulmaları. Bu çerçevede anlamlandırılan bir adı da var;

-Arap Baharı!..

Afrika’nın batısından doğusuna yayılan bir dalga. Dalganın ulaştığı son nokta ise Suriye…

Esasında baharın (!) başlangıç noktası bir 10 yıl öncesinde Irak’ın ABD tarafından işgali. Bilindiği gibi, Okyanus ötesinden Ortadoğu’nun can alıcı noktasına ulaşan işgalin gerekçesi,

-Petrol havzalarına hakim olma değil!..

Ne olduğu daha ilk günden deklare edildiği ve Birleşmiş Milletler onayı ile sağlamlaştırıldığı gibi, karmaşık bir demografik yapısı olan;

-Irak halklarının Saddam’ın diktasından kurtarılması, sözde demokrasiye kavuşturulması!

Irak işgalinin sonucu…

Kavuşturuldu mu, “Demokratik düzen” tesis edildi mi Irak’ta, yanıtı ortada!.. Aynen Arap Baharını yaşayan ülkeler halklarının “ulaştırıldığı” kadar!..

Sözü edilen o coğrafya’nın Osmanlı’dan miras oralardaki çıkarlarını korumak adına , ülkemizin de o dalgadan etkilenmemesi mümkün değildi. Tarihten de gelse, bugünden de bakılsa;

-Lideri, hatta koruyucusuyduk ora halklarının!..

Görünüşte ülkemizin “stratejik müttefiki” ABD, o dalganın içinde yoktu!.. Zira uzun yıllar kaldığı Irak’ta istediğini almakla birlikte “dersini de” almıştı!.. İstediğinin ilk bölümünü de gerçekleştirerek;

-Kuzey Irak’tan koparma bir Kürt devleti de yaratarak!..

Yaklaşık 40 yıllık terörist düşmanımız PKK’yı da güçlendiren bir sonuç… Yetmedi bir başka devlet (!) daha;

-Irak-Şam İslam Devleti!..



Gaziantep katliamının üzerine…

Yani kısaca IŞİD denilen orta çağ barbarlarının ötesine geçen, sözüm ona “İslam adına” katliamlara girişen caniler ordusu…

Belli oldu ki, demokratikleştirilen (!) Irak’ta uygulanan politikaların sonucu. Adlarında gizlendiği gibi, Irak’tan kaynaklı olmakla birlikte;

-Şam’a kadar uzanan bir devlet!..

Yani, nereye kadar uzanabilirlerse Suriye toprakları. 900 kilometrelik sınır komşumuzun Suriye’de parçalayarak, o sınırda yapıyı değiştirecek barbar bir yapı.

Ne yazık ki, yapının bize yönelik yüzünü göremedik. O haritada Kuzey Irak’tan sonra Kürt unsurlarının da bulunduğunu hesaplayamadık.. Ta ki Irak’tan sonra ülkemize, ülkemiz insanlarına yönelen, vahşi saldırılarına kadar. Sonuncusu

-Daha 1 hafta önceki, 54 masum canı alıp götüren Gaziantep vahşeti!..

TSK’nın gücü ve kabiliyetine…

Nihayet, gecikmiş bir kararla dün başlatılan “Fırat Kalkanı Harekatı” geldiğimiz son nokta. Özgür Suriye Ordusu unsurlarına destek amaçlı, TSK’nın sınır ötesi harekatı. Türkiye Devyetini yöneten hükümetimizin amacı belli;

-Cerablus’tan başlayıp, Hatay’a kadar uzanan 70 kilometrelik sınır bölgesini IŞİD barbarlığından korumak…

Oradaki din kisveli vahşi unsurlardan temizlemek. Ülkemizin güvenliği anlamında başarılı olacağına inanmak istiyoruz…

Her ne kadar şu son yıllarda çok yıpratılsa da Türk Silahlı Kuvvetleri’nin güc üne ve kabiliyetine güveniyoruz..