Bağımlılık deyince akla ilk neler gelir?

     Sigara; kanser yapar, keseye de, cana da çok zararlıdır. Alkol; valla bağımlılık derecesine göre değişir, kimisi bağımlı da olsa yaşamının gereğini yerine getirir, sorumluluklarının bilincinde olur, yani etrafına zararsızdır,  “bu ortamda, bu dünyada içmeyeceksin de ne edeceksin” felsefesi ile  kimselere zararı dokunmadan  hatta  kendi çaplarında filozofça  üretkenlikte de bulunarak yaşamlarını sürdürür. Ancak, işi abartıp hem kendisine hem ailesine hem çevresine zararı dokunanları da olur, onlara da “Allah ıslah etsin” denir. Evet, uyuşturucu bağımlılığı vardır, Allah kimselere vermesin.
     Başka ne bağımlılığı olur?
     Kumar; Evleri, ocakları söndüren amansız bir bağımlılık, aman aman!.. Sonracığıma, alışveriş, cep telefonu vb tüketim alışkanlıkları. Olmasalar iyi olur doğrusu. Ama olursa da dünyanın sonu değildir.
     Ah pardon pardon! Nerdeyse unutuyordum, hani bir de aşk bağımlıları vardır, bir sevi uğruna  hayatlarını, hayatları zehir edenler. Bunlar bir süre sonra bu bağımlılıklarından vazgeçip ayaklarını yere basarlarsa sorun olmaz, ama aşırıya kaçıp ta ulaşamadıkları aşklarını “ya benimsin ya hiç kimsenin” diye öldürmelere filan kalkarlarsa evet,  o zaman zarar verirler.
     Peki, hayat bağımlılıklar olmadan yaşanır mı? Bence hayır. Yeter ki çok zarar vermesin ne kişiye, ne çevresindekilere. Yoksa öyle tek düze bir hayat ta can sıkıcı olur.
     Mesela anaç anne babalar vardır, evlatlarına bağımlılardır, kötü mü? Bence hiç değil. Evlat gibi tatlı bir bağımlılık var mıdır bu dünyada? Olsun, insancıklar evlat bağımlısı olsun.   
     Ben şimdi başka bir bağımlılıktan bahsedeceğim, pek çok kimsenin bilmediği, bilmek istemediği, “aman, adam sen de” deyip geçtiği, zararlı mı değil mi hala kesin karar veremediğim bir bağımlılıktan bahsedeceğim. Sıkı durun, bunun adı “ hayvan sevgisi” .  Şimdi, bazılarının dudak bükerek “hadi canım” dediğini, “adam sen de, bu da ne biçim bir bağımlılıkmış” dediğini duyar gibi oluyorum.
   Eee! Çeken bilir, yaşayan bilir. Bu öylesine bir bağımlılıktır ki, bir kez tutulmaya gör, yandığının resmidir. Tüm eşin, dostun hayvan sevmelidir, en azından hayvana zarar vermemelidir diye düşünürsün, yolda gidersin, gözün bir radar gibidir; her yerde, havada, yolda, bayırda insan dışı can arar, görürsün. İlla da görürsün. En yakınlarınla arada da olsa kavgalı olursun, evinde beslediğin, sokakta, barınakta gözettiğin canlar için.
   Gittiğin toplantılarda, seyahatlerde, yediğin yemekte, içtiğin suda, soluduğun havada hep onlar vardır. İstesen de asla vazgeçemezsin sokaktaki sarışın tekir kediden, tramvay yolu üzerinde oturup kalmış arap köpekten. Sen varsan onlar da var. Tatile çıkamazsın, konu komşunla ahbaplık edemezsin, kırk yıllık dostundan, evindeki mobilyalardan haydi haydi vazgeçersin. Sinema alışkanlığını, güzel koku, güzel giysi, ucuzluk takibini bırakır, ucuz mama, promosyon tavuk ciğeri takibine başlarsın.
   Ne sen onlarsız, ne de onlar sensiz olmaz. Hayatının odak noktasına oturur, yerleşirler. Onları sevenler senin sevdiğin, sevmeyenler düşmanın olur.
   Bağımlılıkların en koyusu, en vazgeçilmezidir “Hayvan Sevgisi, Can Dostluğu”. Bir yandan çok mutlu eder sizi, öte taraftan hep acıtır içinizi.