Bizim ülkemizde üç grup seçmen profili vardı.
Birincisi: Politik-ideolojik seçmenlerdi.
Bu kategoriye giren seçmenler daha seçim yapılmadan kime oy verecekleri belli olan seçmenlerden oluşuyordu.
***
İkincisi: Lider seçmenleriydi…
Siyasetle ya da ideoloji ile alakaları yoktu bu seçmen grubunun.
Lidere bakarak oy veriyorlardı.
Liderin kimliği, karizması, konuşması, davranışları hatta yürüyüş şekli bile bu seçmen grubunun üzerinde etkili oluyordu.
***
Üçüncüsü ise: Konjonktür seçmenleriydi…
Yani gidişata göre pozisyon alıp, oy tercihi değişebilen seçmen grubuydu.
“Kim benim yaşamımı daha iyi hale getirecek”  meselesi ile ilgileniyordu.
***
İşte; seçimlerin kaderini de bu üçüncü grupta yer alan seçmen grubu belirliyordu.
Zira…
Üçüncü grupta yer alan bu seçmenlerin oranı ekonomi iyiyken yüzde 3-5’lere, ekonomi kötüyken yüzde 18-20’lere yükseliyordu ki seçimlerin yapılmasına aylar kala bu grubun oy oranının yüzde 20’lere dayandığından bahsediliyordu…
Ama-fakat-lakin…        
Son yapılan seçimlerde siyasetteki bu gelenek de çökmüş oldu.
seçim-8
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,

SU 3, TUVALET ÜCRETİ 3,5 LİRA!

Kapitalizmin çeşitli tanımları var.
Serbest piyasa ekonomisi adı ile 16. Yüzyılda ortaya çıkan kapitalizminin derslerde de öğretilen en bilindik tanımı: “Üretim araçlarının özel mülkiyetine ve bunların kar amacıyla işletilmesine dayanan bir ekonomik sistemdir” tanımıdır.
***
Ancak…
Kapitalizmin 7’den 70’e herkes tarafından kolay anlaşılması için muzipçe bir tanım geliştirilmiş.
Denilmiş ki: “Kapitalizm size 50 kuruşa sattığı suyu bir liraya işeten sistemin adıdır!”
***
Önceki gün Sıcaksular’dan geçerken kapitalizmin bu muzip tanımına bizzat şahit oldum iyi mi?
Sıcaksular tuvaletinde,  tuvalet ücreti olarak 3,5 lira yazıyordu…
10 metre ilerde ise bir şişe su 3 liradan satılıyordu.
Tam da yukarıdaki tanımda olduğu gibi…
1.-7

2.-3
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
ALTTA KALANIN CANI ÇIKSIN…

Keloğlan diyardan diyara seyahat ederken yol üstünde bir handa birkaç günlüğüne konaklamaya niyetlenmiş. 
Keloğlan'ın fazla parası olmayınca; hancı Keloğlan'a bir başkasıyla kalacağı bir oda göstermiş. 
Keloğlan bakmış odada bir ranza, gitmiş ranzanın alt katına yatmış. 
O gece birileri gelip ranzada yatanlara bakmışlar. "Bunlardan birini dövelim!" demişler. İçerinden biri; "Altta yatanı dövelim!" demiş. Keloğlan'ı dövmüşler. 
Ertesi gece yine gelip, "Altta yatanı dövelim" deyip, Keloğlan'ı dövmüşler. Ertesi gece yine... Sonraki gece yine... Her gece aynı şey olunca artık Keloğlan'ın canına tak etmiş.
“Yahu niye hep beni dövüyorlar?” deyince odada kalanlardan biri “Bu gece de üstte yat” diye, sinsice tavsiyede bulunmuş…
Akşam adamlar yine gelmiş:
“ Ya biz niye hep alttakini dövüyoruz, biraz da üsttekini dövelim!” demişler…
Not- Fıkra; vergi artışları, zamlar ve enflasyon faturasının hep alt kesimlere çıkartılması üzerine günün anlam ve önemine binaen köşemize alınmıştır.
istasyon-1
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,, 

BİRAZ MOLA…
Oğlum üç yılı aşkın bir süredir yurtdışında bir üniversitede görevli.
Önce pandemi ardından seçim süreci nedeniyle biz üç yıldır bir türlü bir araya gelemedik.
Ne o Türkiye’ye gelme fırsatı bulabildi ne de biz onun yanına gitme fırsatını bulabildik…
Pandeminin bitmesi, seçim sürecinin de geride kalmasıyla, yanına gitmek için sonunda kısa da olsa bir fırsat yarattık.
Bu nedenle bir süreliğine siz değerli okurlarla bu sütunlarda birlikte olamayacağım.
Bu durumu anlayışla karşılayacağınızı umut ediyorum.
Döndüğümde buluşmak ve kaldığımız yerden devam etmek dileğiyle…
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,