Dünya kurulduğunda beri savaşlarla kararttık dünyamızı..
Dünyada 5 bin 600 yılda toplam 15 bin 500’ün üzerinde bölgesel ya da ulusal savaş
yaşandı. 3 milyar 700 milyon insan öldü.
Birinci Dünya Savaşı 50 milyon kişinin ölmesine, 90 milyon kişinin de sakat
kalmasına yol açtı.
Son 10 yıldaki savaşlarda 2 milyon çocuk öldü. 6 milyon çocuk sakat kaldı. 12
milyon çocuk evsiz, 1 milyondan fazla çocuk öksüz veya yetim kaldı.
10 milyon çocuk psikolojik sarsıntı geçirdi ve on binlerce çocuk tecavüz ve işkenceye
uğradı.
Balkan Savaşı’nda Bosna’da 20 bin kadına tecavüz edildi.
Sığamadık şu koca dünyaya! Her ülke diğer ülkenin topraklarından çıkar elde etmek
için uğraşıyor. Olmadık bahanelerle o ülkelerin topraklarına giriliyor. Bir sürü can o
toprakları ele geçirmek için çıkar için feda ediliyor. İnsana verilen değer parayla
ölçülüyor. Nedense her seferinde insan kaybediyor ve para kazanıyor. Sizce değer
mi?
Gazneli Mahmut söylemiş bu güzel sözü. “Yoklansın kafatası mezarda her ölenin,
farkı var mı bakalım, hükümdarla kölenin” Eski mezarları naklederlerken çoğunun
kime ait olduğu bilinmez. Kafatasları ve vücut kemikler hep aynıdır. Kim zengin kim
fakir belli olmaz. İlle de bu eşitliği ölünce mi yakalayacağız. Neden huzur içinde
yaşayan ve seninle aynı toprakları paylaşan bu insanların ilerde seni zora sokacağı
varsayımıyla o insanlara savaş açıyorsun? Yaşam dediğin ne ki? “Ana rahminden
geldik pazara, bir kefen aldık döndük mezara.” Ne güzel dile getirmiş Yunus Emre.
Bu kadar kısa olan bu yaşamı savaş denilen insanlık ayıbıyla karartmanın ne anlamı
var?