Genlerimizden  getirdiğimiz, kültürümüzle yapılandırdığımız  sözcüklerimiz, kavramlarımız  ve terimlerimiz düşünce biçimimizi yönlendirir. Düşüncelerimizi  yönlendiren  güçlü  etkenlerden biri de  kendimizi  başkalarından farklı gördüğümüz  yanlarımızı referans  alan kimliğimizdir.

Deneyim  ve bilgilerimizden  türettiğimiz  ilke, kural ve ölçülerimiz yoksa, kimlik değerlerimiz  hayatin  gerçekliğinden kopar. Hayatın  gerçeğinden kopunca, kimliğimizi  tanımlarken yüklediğimiz  değerleri  abartır  ya  küçümseyebiliriz.  Kimlik değerlerini  “abartma”  ne kadar  üretken değilse, olumluluk yaratmazsa, aşırı   değerlendirilmiş  “kendimizi küçük görme “de o kadar  üretken değildir.

Bireylerin   ve toplumların  gücünü   somut  göstergelerle  ölçersek, abartının da  kendimizi vurmaya dönük özgüvensizliğin de zararlarını  azaltabiliriz.

“Büyük ve etkili devlet” kurma toplumların  özlemidir. Çağımızda  büyük  devlet  olmanın ölçüleri  geçmiş imparatorluklar  ve ulus devletlere  göre  farklılaşmıştır.

 Sovyetler Birliği’nin  Dışişleri  Bakanlığı’nı yapan  Gürcistan’ın  eski  Devlet  Başkanı  Eduard  Şevardnadze’ye  sorulan, “Büyük Gürcistan  düşleriniz  vak mı?”  sorusuna verdiği  yanıtı  anımsayalım: “ Toprak  anlamında soruyorsanız ‘hayır’…Entelektüel  anlamda  soruyorsan ‘evet’!”  

Büyük güçlerin yükselişi ve çöküşünü analiz eden değişik  disiplindeki  bilim insanları, “entelektüel gücün” belirleyici olduğunda  birleşir.

Bayram Ali Eşiyok’un HBT Dergisi’niun 250’inci sayısında  patent sayısındaki  lider  ülkelerle ilgili  bilgileri paylaştı : 1950’lerde  yoksul  bir  tarım ülkesi  olan Çin  yarım  yüzyılda  yaptığı  sıçramada, entelektüel gücün göstergesi  patent  üretiminde  öne geçti… Üç yıl öncesine, 2018  yılınd  Çin, 1 milyon 393 bin 615  patent  ile entelektüel  yaratıcılığın  ve gücün ilk sırasına yerleşti. Çağımızın  süper gücü  ABD’ nin   ürettiği patent ise 285 bin 95.Jaaponya 233 bin 630 patentle  üçüncü  sırada yer alırken  Güney Kore’nin  patent üretimi  162 bien 561. Daha  sonra  Almanya, Rusya, Hindistan, Fransa, İngiltere  ve İran geliyor. İran  11 bin 908 patent sahibi  iken aynı  yıl Türkiye’nin  alabildiği patent sayısı 7 bin 156.

Kendimize  biçtiğimiz  kimlik elbet ki  önemli, ama  o kimliğin  başkalarının  zihninde  yaratacağı karşılıkla , bizim kendimize  biçtiğimiz  değer arasında  bir  “deneysel mesafe” ayarı  olmalı.  Deneysel  mesafe  ayarının  etkili  göstergesi  de   ürettiğimiz  patentlerin nicelik  ve  nitelikleridir. Ürettiğiniz  patentler, kimliğinizin  de somut gücüdür…Din  bilginlerinin   dediği  gibi, “ İtikadı  besleyen  iktisat gücü” varsa  uzun   dönemli  olabilir.

Sabahtan  akşama  “yerlilik ve millilik söylemiyle”  kendimizi  avutma  anlamlı bir  tutum  olamaz. Gerçek anlamda  “yerli ve milli” olmanın göstergesi patentlerimizdir; patentlerimizi  referans  göstererek  iddiamızı  ortaya  koyarsak, bizim  kendimize  biçtiğimiz değerle  tanımladığımız kimliğimiz ile  başkalarının bizi  algılaması   arasında  denge  ve uyum yaratabiliriz…