“Mutlak Monarşiler” feodal üretim biçimlerinin yerini kapitalist üretim biçimlerine bıraktığı modern çağlara atılan ilk adımlarda, kralların kapitalistlerle işbirliği içinde iktidarını sürdürdükleri ve çalışan emekçileri işverenlerin çıkarı için ezdikleri bir sürece verilen addır. Machiavelli 1513 yılında yazdığı meşhur “Prens” adlı eserinde devletin üzerinde herhangi bir gücün olmadığını, amaca ulaşmak için her türlü aracın meşru olduğunu söyleyerek prenslere öğüt veriyordu. Daha geriye gidersek gerek Platon, gerekse Aristoteles bundan 2500 sene önce, demokrasileri bozuk rejimler arasında anmışlar, eğitimsiz toplumlarda halkın güzel konuşan, yalan söyleyen, popülist kişiler tarafından kandırılabileceği ve demokrasilerin rahatlıkla “Tiranlığa” dönüşebileceğini vurgulamışlardı. Monarşiler ve Tiranlık mutlak güce dayanan rejimler. Mutlak güç sahibi olanın emekliğe ayrılma gibi derdi olamayacağını siyaset bilimciler yazıyor. İstediği kadar zenginleşmiş ve güvenlik içinde olurlarsa olsunlar, hiçbir servet gücün yerine geçemez diyorlar. Onların asıl dertleri iktidarlarını ve güç uygulama kapasitelerini korumaktır…
Ortaçağın sonunda halen feodalitenin hüküm sürdüğü topraklar dışında, mutlak Monarşiler burjuvazinin talepleri doğrultusunda tarih sahnesinden silindiler. Ancak demokrasiler günümüzde de hala hüküm sürdüklerine göre “tiranlaşma” mümkün görünüyor. Demek ki demokrasilerde esas olan doğru insanı seçebilmek. İyiyi seçebilmek için sadece iyi eğitimden mi geçmek gerekiyor acaba? Davranışlarımızı yaratan düşünceleri beynimiz üretiyor. Eğitim dışında görgü, farkındalık, karşılaşmalar da etkin doğruyu seçebilmek için. Beyin bir fabrika gibi, ham mamul olarak ne girerse hepsi işleniyor ve sentezi üretiliyor orada. En önemli unsur da aile ve dolayısıyla anne olarak gözüküyor. İlk karşılaşmalar ailede gerçekleşiyor. Cumhuriyet devrimlerinin kadın erkek eşitliğine verdiği önem ve kadına verdiği değerin altında geleceği kurgulamak yatar. Karşı devrimcilerin ilk hedefi onun için kadındır. Alman faşizminin kadın için öngördüğü “3K” yani “Kinder, Kirche, Küche" (çocuk, kilise, mutfak) her “mutlak gücün” değişmez sloganıdır…