Daha önce de yazdık...
Eskişehir eğitim-öğretim şehri ya...
Eskişehir üç üniversitesiyle aynı zamanda üniversiteler şehri ya...
Üç üniversitesinde neredeyse 5 bine yakın öğretim üyesi bilim insanı görev yapıyor ya...
Ama-fakat-lakin, şehir bu bilim insanlarının oluşturduğu potansiyelden bir türlü faydalanamıyor...
***
Şehirde konuşulan meseleler var herkesin vakıf olduğu...
***
Örneğin, Porsuk Barajından temin edilen suya alternatif olarak Çifteler ilçesinden getirilmesi konuşulan bir su meselesi var...
Meselenin tarafları tartışıyor.
Bir taraf “Su niye getirilmiyor, niye engelleniyor?” diye soruyor, diğer taraf “Orada su bitti. Debi düştü. O su gelmez” diyor.
İki tarafın söylemlerinin temelinde bilimsel veri de yok, bilimsel görüş de...
Ama gelin görün ki, üniversitelerimizde görevli, kamuoyunu doğru yönlendirecek çevre ve su alanlarında uzmanlığı olan bilim insanlarından ne bir görüş geliyor ne de bir tespit ve öneri.
***
Eskişehir sınırlarının yüzde 71'i maden ruhsatlarıyla kaplanmış vaziyette örneğin.
Meselenin tarafları tartışıyor.
Bir taraf, madenciliğin çevreyi ve doğayı mahvedeceğini söylüyor, diğer taraf “milli değerimiz toprak altında mı kalsın?” diye soruyor.
Tartışmanın içinde yine bilimsel yaklaşım ve tespit yok.
Çünkü, üniversitelerde görev yapan ne doğa ve çevre bilimcilerden ne de jeoloji ve maden mühendisliklerinde görev yapan bilim insanlarından ses çıkıyor...
***
Eskişehir'in trafiği, kentsel dönüşüm, küçük sanayi sitesinin kaldırılması, alternatif çevre yolu yapılması ve benzeri aklınıza gelebilecek şehrin tüm meseleleri...
Sadece taraflar tartışıyor.
Tartışmalar çoğu zaman o kadar sığ, o kadar ideolojik, o kadar yüzeysel, yersiz ve çapsız oluyor ki, meseleler bilimsel bir aklın, verilere dayanan, ayakları yere basan bir müdahalesine muhtaç kalıyor.
***
Gelin görün ki; o bilimsel aklı ara da bulasın!
İçlerinden birileri de çıkıp, “Tartışmalarınızın temeli yok. İşin doğrusu şudur, uzmanlığımın gerektirdiği bilgiler ve eldeki veriler doğrultusunda gerekçeleri de budur” demiyor.
Bilim şehri denilen ve 5 bine yakın bilim insanının yaşadığı Eskişehir'de bilimsel görüşe hiç muhtaç olunur mu normalde?
Bakın olunuyor işte!

Dahası...
Şehrin sahip olduğu bilimsel kapasite şehrin tartışılan sorunlarını gerçek boyutlarıyla ortaya koymadıktan ve sorunların çözümüne katkı sağlamadıktan sonra “Bilim Kenti” söylemi de boş bir slogan olmaktan öteye geç(e)miyor.
B İ L İ M
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,

YERİNDE TESPİTLER, GEREKLİ İSTEKLER...

-Türkiye genelinde yaklaşık bir milyon mevsimlik işçi var. Alpu bölgesindeki işçilerle birebir görüştük. 850 TL’ye, 11 saat çalıştıklarını öğrendik. Çadırlar çok kötü, tuvalet ve banyo yok, elektrik yok. Bu şartlar insan onuruna yakışmıyor.”
-Çavuş mekanizması işçiler üzerinden kâr elde ediyor. Yaklaşık 200 çadırda 1000’den fazla insan yaşıyor. Ücretler düşük, sigortaları yok, sağlık hizmetlerinden yararlanamıyor
-Herkes hak ettiği ücreti almalı, sigortalı çalışmalı. Gezici sağlık araçları, mobil okul projeleri devreye girmeli. Çadırların yerine konteyner mahalleler kurulmalı.
-Buradan Büyükşehir Belediye Başkanı Ayşe Hanım’a da çağrı yapıyorum: Lütfen bölgeyi ziyaret edin, en azından elektrik, tuvalet ve banyo gibi temel ihtiyaçları karşılayın.
***
Yukarıdaki sözler Saadet Partisi İl Başkanı Fesih Bingöl'e ait...
Yıllardır görmezden gelindikleri için görünmez olduğu sanılan mevsimlik işçiler ve ailelerin çalışma ve yaşam şartlarıyla ilgili son derece yerinde tespitler ve istekler.
Tespitleri vicdanları etkiler, istekleri karşılık bulur mu?

Umarız...
1-625

2-510
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,

NE ZAMAN TASARRUF VE KAMUYA ALIM YAPILACAĞI HABERLERİNİ DUYDUĞUMUZDA...

Yıllar önce televizyonda “Emret Bakanım” isimli bir dizi vardı.
Dizi, İngiltere’de yayınlanan “Emret Başbakanım” yani “Yes minister” ismiyle yayınlanan dizinin Türkçe versiyonuydu.
***
İşte o dizideki bir bölüm hiç aklımızdan çıkmaz…
Bakan bir televizyon programına katılır.
Programı yapan televizyoncu bakana başlar sorularını sormaya;
-“Efendim bakanlık görevine geldiğiniz ilk gün yaptığınız açıklamada tasarrufa önem vereceğinizi ve bakanlığın şişirilen kadrolarından kurtulacağınızı söylemiştiniz. Ama gelin görün ki sizin bakanlık yaptığınız süre içinde bakanlık personel sayısı yüzde 10 artmış. Buna ne diyeceksiniz?”
***
Bakan-“Bu kesinlikle yalan. Personel sayısı bu kadar artmadı.”
Televizyoncu- “Peki ne kadar arttı?”
Bakan-“Tam olarak yüzde 9.97”
Televizyoncu-“İyi de sonuçta artmış işte! Bu durumda siz verdiğiniz tasarruf sözünü ve bakanlığın şişen kadrolarını indirme sözünü nasıl yerine getireceksiniz?”
Bakan-“Efendim! Kadroyu indirmek için daha çok adam işe almamız lazım”
Televizyoncu-“Nasıl olur efendim! Bu nasıl bir yöntem?”
Bakan-“Şöyle: Daha çok hasta bakmak için daha çok doktor almak lazım. Daha çok yangın söndürmek için de daha çok itfaiyeciyi işe almamız lazım değil mi? İşte! Daha çok adamı işten çıkartmak için de daha çok adamı işe almamız gerekiyor. O artış o yüzden.”
***
Bu cevapla birlikte efekte bir gülme sesi ve programı yapanın yüzünde anlamsız bir ifade…
üzerinden yıllar geçmesine rağmen bu dizinin bu bölümünü hiç unutmadık…
Çünkü…
Ne zaman “Şu bakanlığa şu kadar eleman alınacak, bu bakanlık bu kadar eleman alacak” haberi duyduğumuzda ya da bir türlü tutulmayan kamuda tasarruf söylemleri olduğunda hep bu dizinin bu bölümü geliyordu aklımıza…
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,