Kızlarını evin içine hapseden düşünceden kurtulmadıkça çağdaşlığı ulaşmamız
mümkün mü? Hiç mümkün olur mu? Dünya da bunun bir tek örneğini
gösteremezsiniz.
Kadını eve hapseden düşünce Arap toplumuna aittir. Arap erkekleri için, kadın bir
metadan başka bir şey değildir. Toplumsal olaylara katılamaz desem güldüğünüzü
görür gibi oluyorum. Sokağa çıkma özgürlüğü olmayan kadından söz ediyorsun
dersiniz.
Bizim kırsal yerleşim bölgelerimizde de kadınların hiç bir özgürlüğü yoktur. Çünkü
eğitimden yoksun erkek egemen bir toplumda erkeğine boyun eğmek zorundadır.
Kızlarını evlendirirken babalar “bu evden gelinliğinle çıkıyorsun. Dönüşün ancak
kefeninle olur” diyerek kocanın bütün isteklerine boyun eğeceksin demek isterler.
Böyle bir anlayış hala devam etmektedir.
Bizim ülkemiz de kırsal alanlarda kız çocukları okula gönderilmez. Gönderilme
zorunluğu olan yerleşim bölgelerinde de ilkokulu okuması yeterli görülür. Okuma
yazma bilsin yeter denir. Eskilerin deyimiyle ‘okuyup da katip mi olacak’ derler ve
gülerler. Cahil olan bu kadınların yetiştirdiği çocuklar da doğal olarak cahil olurlar.
Oysa biz Türklerin geleneğinde kadının toplumda saygın bir yeri vardı. Orta Asya’da
kurulan ilk Türk devletlerinde kadın ve erkek eşit haklara sahipti. Türklerde ailenin
temeli kadındır. Türk kadını ailesinde söz sahibi olmuş ve kocasına daima destek
olmuştur. Bu milattan önce de böyle idi. Avrupa, Afrika ve Arabistan’daki kadınlar
köle olarak satılırken, Türk kadını her zaman hür ve özgür olmuştur. Eski Türkler de
kadın, ailede söz sahibi olduğu kadar siyasi ve ekonomik ilişkilerde devlet
yönetiminde de söz sahibi olmuştur. Kadınlar kılıcını iyi kullanır, ata biner ve
güreşirlerdi. Kadınlar savaşa da katılırlardı. Bu yazılanları okuyanlar benim Türklüğü
yücelttiğimi düşünebilirler. Fakat bu yazılanlar tarihi gerçeklerdir ve sizden bunların
tarihi kaynaklarını araştırmanızı isteyeceğim. Devlet yönetiminde, hakanların yanında
hatun adı verilen eşleri oturur ve verilecek kararlarda söz sahibi olurlardı.