Biz şanslıydık.
Sadece nüfus sayımı olduğunda evlere kapanırdık.
Onun dışında özgürlüğü doya doya yaşadık...
Boş arsalarda futbol oynardık.
O zamanlar boş arsalar vardı mahallelerde.
Hava kararana dek topun peşinde koştururduk.
6'da halftaym 12'de biter denirdi ama; hava kararıncaya kadar sürerdi o maçlar.
Tadına doyulmazdı...
****
Şimdiki çocuklar gibi değildik biz.
Sokak çocuğuyduk.
Sokakta her türlü oyunu oynadık.
Körebe, saklambaç, yakartop.
Yalnız değildik.
Hiç tek başımıza kalmadık.
Arkadaşlıklarımız sanal değil, gerçekti.
Evlerimizde belki kendimize ait bir odamız yoktu ama aile kalabalığı içinde mutluyduk yine de...
****
Oyun konsolları, bilgisayarlar ve cep telefonlarımız yoktu.
Haftada bir kez sinemaya giderdik.
Televizyon yoktu evimizde.
Komşuya giderdik.
Bu misafirliğe, telesafirlik denilirdi o yıllarda.
Mahallede bir iki evde telefon vardı.
Telefon için komşuya giderdik.
****
Bizim kuşak tüm imkansızlıklara rağmen şanslıydı.
Çocukluk bir kez geliyordu ve yaşanmalıydı ve biz doya doya yaşadık.
Hepimiz eşittik...
Sokakta zengin-fakir ayrımı yoktu.
Bugünkü gibi ayrışmamıştık.
Biz güzel günlerin çocuklarıydık.
****
Nazım (Hikmet) ustanın söylediği gibi.
"Güzel günler gördük.
Güneşli günler...
Motorları maviliklere sürdük.
Işıklı maviliklere..."
DÜN DÜNDÜR...
Süleyman Demirel'in sözüydü.
“Dün dündür, bugün bu gündür”
Başbakan Süleyman Demirel'in bir gazetecinin 'geçmişte söylediklerinin bugün tam tersini söylüyorsunuz.' eleştirisine verdiği yanıttı bu.
Siyaset sanatı diye yorumlandı.
Kimine göre değişim, kimine göre gelişme, kimine göre de kıvırma sanatıydı.
****
Eski bir sözdür. “Hafıza-i beşer nisyan ile malüldür” denir.
Anlamı; “İnsan unutkanlık hastasıdır.”
Bugün ise durum çok daha farklı.
Çünkü bilinen gerçekleri bile çarpıtan ve aksini iddia eden siyasetçiler var.
Gözümüzün içine baka baka 'doğruları' söylemiyorlar...
****
Bizde de sorun var elbette.
Yapılanları çok çabuk unutuyoruz.
Politikacılara çok çabuk kanıyor.
..Ve söylenenlere itiraz etmek yerine sessiz kalmayı tercih ediyoruz...