İzmir depremi bir kez daha gösterdi ki, deprem değil, eski binalar can alıyor, canlar yakıyor…
……….
Peki, oturduğumuz evler ne kadar güvenli? 
………….
Öncelikle şunu biliyoruz, 1999 yılından önce yapılan binalar riskli…
…………..
Tabi burada binanın zemini de önemli…
……….
Eskişehir’i bir tabak olarak düşünün. Tabağın ortasına Porsuk Nehrini çizin. İşte Porsuk’a ne kadar yakınsanız,  tehlike o kadar büyük…
……….
Çünkü Porsuk’un etrafında alüvyon zemin var. Yani dayanıklı değil…
…………..
Tabağın kenarlarında ise Odunpazarı,  Ihlamurkent, Büyükdere, Tepebaşı, Batıkent, gibi mahalleler var. Buralarda zemin sağlam…
………..
Ama şöyle de acı bir gerçek var…
…….
 Oturduğumuz ev 1999 yılından önce yapıldıysa da…
……………
Porsuk’a yakın olsa da…
……………
Oturmaya devam ediyoruz…
…………..
Umarız şiddetli bir deprem yaşamayız…
……………..
Zira kendimizi Allah’a emanet edip,
…………..
Depremle kumar oynuyoruz…

………………
EN ACI TARAFI
Depremi gavur İzmir’e, dinsizliğe ve alkole bağlamak…
……….
‘İyi oldu’ diyerek sırıta sırıta mesajlar atmak…
………
Ve bunu dini kullanarak yapmak…
………….
İşte olayın en acıtan tarafı…
……….
Böyle kişilerle bir arada yaşamak, aynı havayı solumak…

………….
BİR BACAĞIN LAFI MI OLUR?
Alaattin Çakıcı, kendi adını kullanarak bazı kişilere baskı yapan adama ‘kendi kendini cezalandırması için’ haber göndermiş…
…………
Bunun üzerine Ömer adlı kişi ‘Abi öncelikle selam eder ellerinden öperim, çok başını ağrıtmayacağım. İstemeyerek de olsa sebep verdiğimiz bu olaydan dolayı özür dilerim. Sen bizim abimizsin, bir bacağın lafımı olur, nereye istersen oraya sıkarım’ mesajıyla kendini bacağından vurmuş…
……………..
Bunu yaparken de bir arkadaşı fotoğrafını çekmiş…
………
Garip bir ülke de yaşıyoruz…

………..