Merhaba dostlar.
Merhaba, dost gibi görünüp de dost olmayanlar.
Hiç merak etmeyin “Eden. Bulur”
Şimdi çoğunuz ne demek istiyor diye düşünüyor.
Ben bir şey diyecek makamda değilim.
Ama bu makamda olanların kıssasını sizlere anlatayım

Kıssaya küçük bir köyde diye başlayacağım.
Bu köyde şirret mi şirret bi kadın varmış.
Kimseyle geçinemez, hiç bir şeyden memnun olmazmış.

“Eden bulur. Eden bulur” Diyerek gezen meczup bir dilenci 
Her gün bu köyde dilenir, bu kadının kapısını çalarmış.
Kadın dilenciden ve söylediği sözden rahatsız olur kapıyı açmazmış.
Kadın her gün evinin önünde “eden bulur, eden bulur” diyen dilenciden
kurtulmak için sabah erkenden ekmek yaparken aklına bu dilenci gelir.
Yaptığı ekmeğin birinin hamuruna evdeki fare zehirinden bolca koyar.
Dilenci gene kapısını çalar. Kadın elinde zehirli ekmekle kapıyı açar.
Dilenciye ekmeği verir. Dikencide “Eden bulur. Eden bulur” der.
Ekmeği heybesine atar ve diğer köye doğru yola koyulur,
Karnı acıkır. Oturur heybesinden kadının verdiği ekmeği çıkarır.
Yemeğe başlayacağı sırada yoldan genç bir delikanlı geçer.
“Eden bulur. Eden bulur” diyerek, evlat, açsan gel şu ekmeği beraber yiyelim.” Der.
Delikanlı açım amca ama askerden yeni terhis oldum. 
Anamı çok özledim. Hemen gitmem gerekir.” Dediği an.
Dilenci “Al evlat şu ekmeği. Yiye yiye anana kavuş” der.
Delikanlı ekmeği yiye yiye anasının kapısına gelir.
Kapıyı çalar. Kapıyı o şirret kadın açar.
Oğlum dediği anda, oğlu oracıkta zehirin etkisiyle ölür.