Bundan bir yıl önce, dönemin Cumhuriyet gazetesi genel yayın yönetmeni, bugünün CHP Eskişehir milletvekili Utku Çakırözer, gazetedeki görevinden alınmıştı.

Çakırözer’in görevden alınışının ardından, kısa süre öncesine kadar gazetenin çizgisine, temsil ettiği ideolojiye karşı nefret dolu yaklaşımlar sergileyen “ikinci cumhuriyetçi” diye tanımlanan liberallerden tanınmış isimlerin gazetede yazmaya başladıkları görülmüştü.

Oysa bu “çevrenin” insanları, daha önce kümelendikleri gazetede, gözaltına alındıktan sonra ölüm döşeğine düşen İlhan Selçuk ile yıllarca cezaevinde kalan Ankara temsilcisi Mustafa Balbay için “Gazetecilikten Tutuklanmadılar” manşetini atmakta sakınca görmemişlerdi.

Hatta, bunların önde gelenlerinden biri, Ergenekon davasında yasadışı deliller elde edildiği iddiaları üzerine, “darbeciler için hukuk bir kerecik çiğnense bir şey olmaz” mealinde yazabilmişti.

Sonradan anlaşılmıştı ki, delil elde etmek için hukukun bir kerecik çiğnenmesiyle kalınmamış, sahte delillerle insanların yıllarca hapiste yatmaları sağlanmıştı.

Gerçekler ortaya çıkınca da, delileri üreten güvenlik görevlilerinden yasadışı uygulamalarla hayatları söndüren savcılara, hukuksuz kararlarla insanları mahkum eden hakimlere kadar pek çok kişi sanık duruma düşmüş, görevden azledilmiş, yurtdışına kaçarak sürgünde yaşamaya başlamışlardı.

Eski gazetelerinde onlara payandalık yapanlar, iktidar çevrelerinden artık yüz bulamamaya başlayınca “muhalefete” geçmişler, bazıları Cumhuriyet’te gazetenin çizgisini değiştirmeye soyunmuşlardı.

* * *

Geçen hafta Cumhuriyet’te yaşanan bir gelişme, gazetedeki çizgi değişikliği sürecinin sonuna yaklaşıldığını gösteriyordu.

Gazetenin eski Ankara temsilcisi Mustafa Balbay’ın gazetedeki yazılarına son verilmişti. Kendisine bildirilen gerekçe bir ilke kararı alındığı, milletvekili olduğu için, artık yazılarına devam edemeyeceği yolunda idi.

Balbay, itiraz etti, gazete yönetimi ile aralarında polemik yaşandı.

Sonunda meselenin, yalnızca Balbay meselesi olmadığı, bir yazarla gazetenin “yollarının ayrılmasının” ötesine geçtiği anlaşıldı. Kamuoyuna, keskin bir çizgi değişikliği deklare edildi.

Cumhuriyet İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay şöyle dedi:

Balbay, her fırsatta uzun tutukluluk dönemini kastederek, Cumhuriyet gazetesi için bedel ödediğini söylemektedir. Oysa kendisi, gazetenin kurumsal olarak kendisine verdiği görev ve talimatlardan dolayı değil, kendi tercihleri ve tutumu nedeniyle mağdur olmuş, tutuklanmış ve yargılanmıştır.”

Bu sözler, geçmişteki “Gazetecilikten Tutuklanmadılar!” manşetinden farkı olmayan, sahte delillerle tutuklanıp mahkum edildikleri anlaşılan insanların bunu “hakettiklerini” ifade eder nitelikteydi.

Bu sözleri, üstelik şu anda gazetecilik yaptıkları için tutuklu olan Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ile Ankara Temsilcisi Erdem Gül’ün çalıştıkları gazetenin patronu konumundaki biri söylüyordu.

Oysa, Dündar ve Gül için de bugün benzer sözleri söyleyenler, “casusluktan tutuklandıklarını!” ifade edenler vardı.

Ülkemize verdikleri en büyük zarar “bütün değerleri” kırıp dökmek olan liberallerin, aslında kendilerinin de hiçbir değere sahip olmadıklarının, yarın Can ve Erdem için aynı yaklaşımı gözlerini kırpmadan sergileyebileceklerinin kanıtıydı bu sözler. Onlar için de “Basın özgürlüğü zarar görmez, gazetecilikten tutuklanmadılar ki!” diyebilirlerdi.

Hem de hiç vicdanları sızlamadan.