1993 yılıydı...
Kütahya’da faaliyet gösteren Azot Fabrikası, kimyasal atıklarını doğrudan Porsuk nehrine deşarj ediyordu.
***
Bu durum Eskişehir için büyük bir tehlike yarattı.
Zira…
Porsuk, Eskişehir’in kullanma suyunun tek kaynağını oluşturuyordu.
***
Çeşmelerden akan su üzerinde tahliller yapıldı.
Sonuç ürkütücüydü!
Çünkü…
Şehrin kullandığı suyun içinde ciddi oranda Nitrat, Nitrit ve Amonyak gibi sağlığı tehdit eden kimyasallar bulundu.
***
Biyolojik arıtma ile Amonyak halledilebiliyordu ama Nitrat ve Nitrit gibi ölümcül maddelerin sudan ayrılması için kimyasal arıtma yapılamıyordu.
Sonuç olarak…
Eskişehirlilerin çeşmesinden suyla birlikte bildiğiniz zehir akıyor ve Eskişehirli bu zehirli suları mecburen kullanmak zorunda kalıyordu.
***
Sonunda bu durum Eskişehirlilerin canına“tak”dedi.
Sivil toplum örgütlerinin de öncülüğüyle kısa sürede organize olundu.
Binlerce insan otobüslerle Kütahya sınırına gitti.
Oradan da, pankartlarla birlikte Porsuk suyunu atıklarıyla zehirleyen Azot Fabrikasının önüne yürünerek, fabrikasının önüne siyah çelenk bırakıldı.
***
Türkiye genelinde ses getirdi yapılan bu eylem.
Ülke genelinde eylemin ses getirmesinin en büyük nedenlerinden biri de, söz konusu eyleme dönemin iktidar partisine mensup aktörlerinin de katılmasıydı.
İktidarın o aktörleri “Genel merkez bizi aforoz eder. Kendi partimizin iktidarına karşı duruyormuş gibi oluruz” korkusu duymadan, Eskişehir'in sağlığı ve geleceği için siyasi konumlarını bir yana bırakarak,eylem topluluğunun arasında yer almışlardı.
Neticede bu eylem, siyasi cephelerde yer almayı gerektirecek bir eylemden çok, koca bir şehre olan görev ve borcun yerine getirilme zorunluluğuydu.
***
Sonuç olarak Kütahya’daki Azot Fabrikası’nın Porsuk’u zehirleyen bazı üniteleri, gerekli arıtma tesislerini yapıncaya kadar kapatıldı.
Bu Eskişehir adına büyük bir çevre zaferiydi…
Eskişehirliler, değişik siyasi görüş ve düşünceye sahip olmalarına rağmen, şehrin sağlığını yakından ilgilendiren bir konuda birlik olmayı başarmış ve üzerinden yıllar geçmesine rağmen bugün hala hatırladığımız böylesine önemli bir çevre zaferine imza atmıştı.
***
Aradan tam 29 yıl geçti…
Bugün Eskişehir'in kapısına tıpkı 29 yıl önce yaşadığımız tehlikenin bir benzeri dayanmış vaziyette.
İstanbul dahil pek çok ilin sebze ve meyve ihtiyacının büyük bir bölümünü karşılayan, aynı zamanda binlerce çiftçinin su kaynağını oluşturan Sakarya nehrinin dibindeki 72 futbol sahası büyüklüğüne sahip bir bölge olan Alpagut-Atalan çevresinde,siyanürün de kullanılacağı altın madeni açılmak isteniyor.
***
Yöre halkı CHP ve diğer muhalefet partileri söz konusu altın madeninin açılmaması ve ruhsatının iptal edilmesi adına olayı sahipleniyor.
Ancak...
İktidar partisinin bu şehirdeki aktörleri, hem CHP'nin olayı sahiplenmesi hem de kendi iktidarlarlarının kararına karşı çıkmama adına, şehrin geleceğini çok da umursuyor gözükmüyorlar!
Ellerinden gelse altın madeninin bölge için ne kadar kerametli bir şey olduğunu, siyanürün de hiçbir zararı olmadığını falan anlatıp, bu madenin Eskişehir için bir fırsat olduğunu söyleyecekler.
Üstelik.
Madenin açılacağı yer kendi iktidarlarının belediyelerinin olduğu bölge olmasına rağmen...
Üstelik vatandaşın yanında olmak yerine madeni çıkartacak şirketin yanında olmayı tercih etmek pahasına...
***
Siyanür ölüm demek!
Eskişehir bu açılmak istenilen altın madeni yüzünden şu günlerde, büyük bir felaketle karşı karşıya kalmanın resmen arifesini yaşıyor.
Dolayısıyla Eskişehirlileri 29 yıl önce yaptığı gibi ikinci bir sınav bekliyor.
Bakalım bu tehlike, ilkinde olduğu gibi ikinci bir çevre zaferiyle mi taçlanacak?
Yoksa…
Eskişehirliler bu ikinci sınavda teslim olup, sağlıklı geleceklerini sağlıksız bir geleceğe mi bırakacak?
Hep birlikte göreceğiz…
ANADOLU ÜNİVERSİTESİ FUTBOL KULÜBÜ SATILIYOR MU?
Anadolu Üniversitesi Futbol Kulübü bu sezon TFF 3ncü ligde yani profesyonel statüde mücadele edecek...
Şu sıralar ortalıkta dolaşan ilginç bir söylenti var.
Söylentiye göre Anadolu Üniversitesi'nin, TFF 3ncü ligde mücadele eden futbol kulübünü 40 milyon lira karşılığında Ankaralı bir iş insanına satma kararı aldığı konuşuluyor.
***
Kamu kaynaklarının profesyonel kulüplere kaynak aktaramayacağına ilişkin yasal zorunluluk nedeniyle, üniversitenin ya kulübü profesyonel ligden çekmek ya da ileride isim değişikliği ile Eskişehirspor'a dönüştürme şartıyla satma seçenekleriyle karşı karşıya kaldığı, ikinci seçenekte karar kılındığı belirtiliyor.
***
Yine söylenilenlere göre, Anadolu Üniversitesinin kulübü 40 milyon lira karşılığında satacağı iddia edilen iş insanının, bundan bir süre önce AK Parti Eskişehir Milletvekili Nebi Hatipoğlu'nu mecliste ziyaret eden ve arkadaşı olan bir isim olduğu da ifade edilenler arasında yerini alıyor.
***
Sonuç olarak:
Anadolu Üniversitesi, profesyonel ligde bulunmanın yasal olmadığı gerekçesi ve ilerde Eskişehirspor'a dönüşmesi şartı ile kulübün ikinci bir şahsa satılması düşüncesinde olduğu belirtilirken, bu operasyonun içinde AK Parti milletvekili Nebi Hatipoğlu'nun bizzat bulunduğu dile getiriliyor.
Böylece söz konusu operasyon ile Eskişehirspor'un içine düştüğü borç çıkmazından, süreç içinde kulübü kapatıp, satılan AÜ kulübünün isim değişikliğine giderek, Eskişehirspor'un yerini almasının planlandığı da ifade ediliyor.
***
Tabi tüm bu anlattıklarımız hayata geçirilmek istenirken, olup biteni değerlendirenlerin “Anadolu Üniversitesi futbol kulübünün profesyonel ligde mücadele etmesi nasıl ki yasal değilse, kulübün satışı da yasal olmaz. Kamu kurumuna ait bir şey aynı isimle özel şahsa ve şirketlere satılamaz” diyen ve söz konusu operasyonun gerçekleşme şansının olmayacağını söyleyenlerin olması kafaları karıştırıyor.
Görünen o ki süreç ilginç gelişmelere ve tartışmalara sahne olacağa benziyor...