Sayıştay her yıl iki kez, merkezi yönetim bütçesi kapsamındaki kamu idareleri ile sosyal güvenlik kurumlarının gelir, gider ve mallarına ilişkin hesap ve işlemlerinin kanunlara ve diğer hukuki düzenlemelere uygun olup olmadığını denetler.
Denetim sonucu elde ettiği bulguları da hazırladığı raporla yayınlar.
***
Özellikle belediyelerin ve üniversitelerin, yapılan Sayıştay incelemeleri sonucu ortaya çıkan bulguları kamuoyunda çokça konuşulur ve tartışılır.
***
Bu kurumlarla ilgili yayınlanan raporlardaki bulgularda enteresan olan, yolsuzluk tespitlerinin haricinde, bulguların neredeyse tamamına yakınının, bir önceki yılın Sayıştay denetiminde tespit edilen bulgularla birebir aynı ya da benzer olmasıdır.
***
Doğrudan temin yöntemi ile yapılan alımlardan tahsil edilemeyen vergi gelirlerine, kurum araçlarının usulsüz kullanımından işçi ücret ve haklarının ödenmemesine, muhasebe kayıtlarının düzenli olmamasından demirbaşların ortada olmamasına kadar bir çok bulgu her yıl yapılan denetim raporlarında yer alır.
***
Buna rağmen aynı kurumlar ısrarla aynı bulguların rapora yazılmasına neden olacak hataları yapmaya devam eder.
Hal böyle olunca, özellikle belediyelerin Sayıştay raporlarındaki bulgularla ilgili bir taraf “Yolsuzluk yapılmış” diye bağırır, kurum yöneticileri de “Yolsuzluk yok, ihmal var” diye kendini savunur...
***
Sonuç olarak.
Sayıştay raporları her yıl çoğunluğu aynı ve benzeri bulgularla yayınlanır, kurumlar buna rağmen aynı hata, ihmal ve usulsüzlükleri bilerek veya bilmeyerek yapmaya devam eder, tartışmaların sonu gelmez...
***
“Acaba” diyoruz...
Özellikle belediyeler ve üniversiteler, onun çocuğu, bunun yakını diye bir sürü gereksiz ve işe yaramayan elemanı işe alırken, birer tane de emekli sayıştay denetçisi mi istihdam etseler.
Hiç olmazsa kurumda iç denetim sağlanmış, yanlış işlere zamanında müdahale edilmiş, en önemlisi, kurumun her yıl aynı sayıştay bulgularıyla kamuoyunda tartışma konusu haline gelmesine bir son verilmiş olur...
Zira...
Bu mesele artık her yıl her yıl tekrarlanarak kabak tadı vermeye başladı...

,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
BİR KOMUTLA HER ŞEY DEĞİŞİR...
Siyasette çok sık rastlanan bir durum var…
Bu günden yarına ne olacağını kimse kestiremiyor…
Ne hedef koymak işe yarıyor ne de plan yapmak…
Bu günün en kudretli kişileri bakıyorsunuz yarın hiçbir şey olamamış siyasette.
Askerlik yapanlar daha iyi bilir…
Askerler, komutan eşliğinde uygun adım yürüyüş yaparlar…
Komutan aniden “Geriye dön!” diye bağırdığında, en arkadakiler en öne, en öndekiler en arkaya dönüverir aniden…
Siyaset de aynı bu misal…
Kenarda, köşede kalmış, unutulmaya yüz tutmuş, adı dahi anılmaz olmuş insanlar, tıpkı komutanın “Geriye dön!” komutundaki gibi birden partinin en üst görevine getiriliverir…
O komuta kadar partinin en önünde giden, bıçağının her iki tarafı da kesen, etrafında pervane olunanlar ise “hiç” oluverirler…
***
O yüzden…
Bu işi bilenler, siyasetle uğraşanlara sürekli yukarıdaki, “siyasette bugünden yarına ne olacağı belli olmaz” lafını hatırlattıktan sonra “Geldiğin yerde kalıcı değilsin, gittiğin yerde de ne olacağı belli olmaz” nasihatinde bulunurlar…
Ama gelin görün ki, bu nasihatler hiç dinlenmez…
Gelen, geldiği yerde ömrünün sonuna kadar kalacağını düşünür…
Giden de artık kendisinin hatırlanmayacağını…
Halbuki her değişim, komutanın düdüğü ve beraberinde vereceği “Geriye dön!” komutunda saklıdır…
O komut defalarca verilir…
Defalarca, en öndekiler en arkaya, en arkadakiler de en önde kendilerini buluverir.
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
GERÇİ HİÇ BİR ÇALIŞANDA GÜLECEK HAL KALMADI AMA...
Toplu sözleşme pazarlığından yeni çıkmış sendika başkanı, salonda toplanmış isçilere ateşli bir söylev çekmektedir:
"Yoldaşlar! Yönetimle yeni bir sözleşme yaptık. Bundan böyle haftanın dört günü daha çalışmayacağız!"
Kalabalık, "Yaşasın!" diye bağırır.
***
"Çalışma saatimiz beşte değil, dörtte bitecektir!"
“Yaşaaaa. Varolllll”
***
"Çalışmaya dokuzda değil, on birde başlayacağız!"
"Helaaallll olsunnnn"
***
"Maaşlarımız yüzde 150 artacaktır!"
"Vaaaaaauuuuuvvvv! Çok iyi yaaa"
***
"Yalnızca çarşamba günleri çalışacağız!"
Bu sözün ardından derin bir sessizlik olur.
Derken arkalardan bir ses duyulur,
"Her çarşamba mı ?"
***
Çalışma hayatı çok zor.
Başta asgari ücret olmak üzere ücretler resmen yerlerde sürünüyor.
Şu sıralar önümüzdeki yılın ücretleri belirlenecek.
Görünen o ki, belirlenecek olan ücretler çalışanlar tatmin etmeyecek.
Söylenenlere bakılırsa izahı olmayan bir zam oranı ortaya konulacak.
Biz de “Madem izahı yok mizahı olsun” dedik...
Gerçi hiçbir çalışanda gülecek hal de kalmadı ya, o da ayrı bir mesele...

,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,