Türkiye Boğaziçi Üniversitesinin direnişine kilitlendi. Öğrencilerin direnişini dağıtma girişimi sırasında polis şefinin bir öğrenciye "aşağı bak" diyerek tepki göstermesi ve sonrasında gözaltına aldırmasına sosyal medyada açılan "aşağıbakmayacağız" başlığı ile tepki gösterildi. Yoğun ilgi görmesinin nedeni başlığın “boyun eğmeyeceğiz”, “biat etmeyeceğiz” anlamına gelmesinden kaynaklanıyor. Boğaziçi Üniversitesine atanan kayyım rektör önce AKP’den milletvekili, daha sonra belediye başkan adayı olmuş, ancak layık görülmemiş bari sana rektörlük verelim denmiş intihalci bir zat. Kimi gösterilen tepkiye bir anlam veremiyor, insan olmanın gereğinin neler olduğunu kavrayamıyor, niteliksiz bir dayatmanın nitelikli kitle tarafından kabul edilemeyeceğini bir türlü anlamıyor. Henüz yirmili yaşlardaki gençlerimiz devletimizin copu, plastik mermisi ve biber gazıyla tanışıyor. İktidarın gösterdiği tepkinin büyüklüğü elbet açıklanabilir: KHK’larla ülke yönetmesinin bir anda boşluğa düşmesi, demokrasiden yana olanların kazanabilme olasılığı, liyakatın önemli olduğunun belirmesi ve keyfi yönetimin sekteye uğraması gibi kaygılar siyasi erki demokrasi dışına savuruyor. Bir de şu durum var. Rektör “asla istifa etmem” diyor, çünkü bu koşulla göreve getirildi deniyor. Bu senaryonun arka planında Üniversitenin bulunduğu arsanın çok değerli olduğu ve kargaşa yaratılarak oradan taşınmasının sağlanacağı ve bu değerli toprakların, artık Katarlılara mı olur bilemem, ranta açılacağı dedikoduları mevcut. Bekleyip göreceğiz…

Zamanında Reis hakkında söylediklerini unutturmak için her fırsatta yoğun çaba içerisinde bulunan İçişleri bakanı yine sayın Cumhurbaşkanın büyük teveccühlerini kazanacak hareketlerde bulunmuş. Süleyman Soylu “Tuzağa düşmeyin” başlıklı bir tweet atarak şöyle demiş: “Kâbe-i Muazzama’ya hakaret eden LGBT sapkınlarına müsamaha göstermeli miyiz? Elbette hayır. Rektörlük binasını işgale kalkan LGBT sapkınlarına müsamaha göstermeli miyiz? Elbette hayır. Boğaziçi’nin olan biteni izleyen sakinlerine bir sözüm var: Hayatta hiçbir başarının altında imzası olmayan, bir ajansın elinde oyuncak olan, solcu bile olamayan kart siyasetçilerin tuzağına düşmeyin. Sizden beklentimiz, bilimsel başarı. Sizden beklentimiz, okul başarısı. Sizden beklentimiz, büyük ve güçlü Türkiye’ye hazırlanmanızdır.” Mine Söğüt “Provokasyona gelmeyin provokasyonu” adlı köşe yazısında bakana unutulmaz bir yanıt veriyor. Okumayanlar ıskalasın istemem: “LGBTİ bireylere ve onları destekleyenlere ‘sapkın’ diyen zihniyetlere... Cinsiyet eşitsizliğini savunanlara ve farklı cinsel yönelimleri hedef gösterenlere... Kadınlar ve gençler ve çocuklar üzerinden inşa etmeye çalışılan erkek egemen ahlaka... Sanata saldıranlara... Müsamaha göstermeli miyiz? Elbette hayır. Üniversitelerin yönetimlerini ve idari kadrolarını işgal eden bilim ve sanat düşmanı politikalar karşısında suskun kalmalı mıyız? Elbette hayır. Boğaziçi’nin olan biteni izleyen sakinleri, siz de hayatta muhaliflerinin yerine kayyım atamaktan başka hiçbir başarının altında imzası bulunmayan, tarikatların, cemaatlerin elinde oyuncak olmuş kart politikacıların tuzağına düşmeyin. Sizden beklentimiz... Hak ve özgürlüklerinize sonuna kadar sahip çıkmanız. Gözünüzü kötülerin gözünün içine korkmadan dikmeniz. Bir de yere değil, göğe bakmanız. Onca şair yanılıyor olamaz…”
Teşekkürler Boğaziçili gençler, bizlere bazı değerleri yeniden gösterdiğiniz için, karanlığın karşısında aydınlığın nasıl savunulacağını yeniden öğrettiğiniz için, Atatürk’ün gençliğe neyi emanet ettiğini bir kez daha anımsattığınız için, sağ olun… Toplumu silkelediniz, konfor alnımızın biraz bozulmasına yol açtınız, iyi de yaptınız, zamanı gelmişte geçiyordu…