İki gün önce O’nun geçici hayatını sonlandırıp, çoğu kez “yurttaşlarım” diye hitap ettiği, bu topraklarda yaşan “topluluklara” veda ettiği 1938 yılının 10 Kasımının üzerinden 87 yıl geride kalmış.
Bir 10 Kasımda daha ( Tam sıfatıyla yazayım) “Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü”, Bugün yaşayan tüm Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları olarak andık, bir kez daha anlamaya çalıştık!..
Başına ve sonuna sıfatlar takılan adının her sözcüğü anlamlıydı. 1881’de Selanik’te doğduğunda O’na “Mustafa” adını uygun görmüştü Annesi Zübeyde hanım. Hayatı boyunca da “Mustafa’m” olarak çağıracaktır biricik oğlunu.

Bizim kuşak ise “Küçük Mustafa’yı”, babasının ölümünden sonra, yaz aylarında gönderildiği dayısın çiftliğinde bostanları gagalayan “kargaları kovalamakla” görevli bir çocuk olarak tanıyacaktık. Biraz da Anadolu bozkırındaki köylerde yaşayan çocuklar olarak benimseyecek, kendi çocukluğumuzla özdeşleştirecek, gururlanacaktık.
İkinci isimi Kemal!.. O da İdadideki Matematik öğretmeni tarafından armağan edilecektir kendisine:
-Olgun, yetkin, eksizsiz anlamında…
Peygamberimiz Hz. Muhammed’in sıfatlarından biri olan;
-Mustafa ile nasıl da tıpatıp uygunluk içindedir Kemal adı!..
Gazi Mustafa Kemal.
Artık idadi yıllarında, sonrasında Harp Okulunda ve “Kurmay Subay” eğitimi yıllarında “Mustafa Kemal” olarak çağırılıp anılacaktır genç Mustafa. O süreçte atandığı tüm askeri birlikte subaylığın her rütbesini atlayarak ilerlerken, Soyada askeri ateşe olarak hem de Padişah Yaveri olarak yüzünü ve ergin kurmaylık yüzünü “batıya doğru” çevirmiş olacaktır.
Aynı zamanda okuduğu dünya tarihi ve edebiyatının bugünün klasiklerinin de etkisiyle kuşkusuz!..
Mustafa Kemal, Galiçya’dan Suriye’ye, Trablus’tan Çanakkale’ye aldığı her görevde yıldızını parlatan Osmanlı’nın seçkin subayları arasında yer alan “Mustafa Kemal Paşa’nın” son görevi, Karadeniz Bölgesi’nde İngilizlere rahatsız eden kimi yerel hareketleri bastırmakla görevlendirilmek olacaktır.
-Karadeniz ve Doğu’daki birliklerin ve Ordu müfettişi olarak!..
***
Sonrasını, Kurtuluş Savaşı Tarihi’ni yazan kitaplardan, basılı eserlerden okuyup öğrendik. İşte o destansı “Kurtuluş Mücadelesinin en önemlilerinden biri, aynı zamanda “Büyük Zaferin” öncüsü Sakarya Meydan Muharebesini yönetip kazanan Mustafa Kemal Paşa’ya bir unvan daha verecektir. Büyük Millet Meclisi:
-Gazi Mustafa Kemal!..
Bundan sonra bütün talimatlarını bu unvan ile imzalayıp, başkanı olduğu Meclisin kürsüsünden bu yeni sıfatı ile anılıp, silinmez bir saygıyı taşıyacaktır.
Milletinin Atası, Atatürk…
Sevgili Okur, sadece sıfatları üzerinden bu yazıyı yazarken, en kötüsü “20. Yüzyılın en başarılı komutanı ve de “Devlet Adamını” özetlemek gayreti beni bir hayli yoruldum!..
-Ne haddime kitapların ciltlerine sığmayan “Yüce Önder” Gazi Mustafa Kemal’i özetlemek gayreti. Son sıfatını da toparlamaya çalışarak bitirelim derim.
Yıl 1934. Meclisten soyadı kanunu çıkmıştır. Herkes bir aile adı alacaktır. (Sanırım) Büyük Millet Meclisi’nde kendisine ATATÜRK ismi uygun görülmüş. Ardından bir sofrada kendisine bu “soy ismi nereden bulduğu” sorulduğunda, o anda masada bulunan Saffet Arıkan’ı gösterir;
-Beyefendinin armağanıdır!..
Ondan sonra bütün imzaları o isim altında atacaktır gururla :
-M. Kemal Atatürk!..
***
“Türk Milletinin Atası!” Hiç bir milletin böylesine bir ATA’sı olmamıştır. Ne mutla bize.
Hani ölüm tarihin yazılır 193..” diye. 8’in yerine bir sonsuz işareti konur ya. O anlamda yazıyorum ben de:
-Sonsuza kadar kalbimde, milletin kalbindesin Sevgili ATATÜRK...