Marksist tarih anlayışına göre toplumlar belirli aşamalardan geçerler, buna göre ilkel komünal toplumların sonunda ulaşacağı yer sosyalist toplumlardır. Yalnız bu serüveni yaşarlarken aşama atlaması yapamazlar. Yani feodal toplumu yaşarken kapitalist aşamayı atlayarak sosyalist topluma ulaşamazlar. Çünkü sosyalist toplumu kuracak olan kapitalist yaşamın vazgeçilmez iki unsuru burjuvazi ile işçi sınıfının çatışması gerekir. Üç bin kitabı altını çizerek okumuş olan Mustafa Kemal Kurtuluş Savaşını yapıp Cumhuriyeti kurarken kuşkusuz bu öğretiden de haberi vardı. Endüstri devrimini yaşamamış bir din-tarım imparatorluğu artığından çağdaş bir ulus yaratma çabasını eğitim üzerine yoğunlaştırdı. Sanayileşme yerine eğitimi koydu, Cumhuriyet devrimlerinin özünü çağdaşlaşma üzerine kurdu. Amaç tabii ki sosyalist bir topluma ulaşma değildi ama en azından halka dayalı demokratik bir yönetim oluşturma niyeti vardı. Ona padişahlığı, meşrutiyeti, otokrasiyi önerdiler o Cumhuriyeti seçti… 
Atatürk’ün yaptığı devrimlerin askeri vesayet altında yukarıdan aşağıya baskı ve dayatma şeklinde olduğu yönünde algı yaratıp tepkisel olarak bugünkü İslamcı otoriter rejime yol açtığını söyleyenler büyük yanılgı içindedirler. Altmışlı yıllarda, bazı solcuların sosyalizmin kurulması için “Milli Demokratik Devrim” adı altında bürokrat ve asker aydınların yardımına ihtiyaç vardır şeklinde geliştirdikleri düşünce bu değirmene büyük oranda su taşımıştır. Son yirmi yılda özenle geliştirilen dinci-milliyetçi toplum; yukarıdan aşağıya dayatılmış merkeziyetçi baskıcı yönetime, tepkisel yığınların aşağıdan yukarıya örgütlü mücadelesi sonucu gelişmemiştir. Tam da bunun aksine ordu, sermaye ve ABD'nin başını çektiği ittifaklar eliyle "yukarıdan aşağıya" örgütlenerek, kitlelere solun panzehri olarak zerk edilmiştir. Bu aslında bir Kemalist-İslamcı çatışmanın kitlelerce benimsenmesinden öte solun güçlenmesini istemeyen unsurların örgütlü mücadelesi sonucu oluşturulmuş, bu konuda din özenle kullanılmıştır. Sovyetler Birliği ile ABD arasındaki soğuk savaş yıllarca en önemli katalizör görevi yaparak bu mücadelenin günümüze dek sürdürülmesine yol açmıştır. Bu amaçla ülkede öldürülen nitelikli sol aydınların listesi bir savaşta kaybedilen asker sayısından az değildir. Yitirilen aydınlarımızın vebali çok büyük olup küçük Amerika olmaya heves ettiğimiz elli’li yıllardan bu yana ülkeyi yöneten herkesin sırtındadır…