İnsan, ne olduğunu, nereden gelip nereye gittiğini ve bu dünyaya niçin geldiğini
bilecek ve geldiği alemin sırlarını öğrenmeye çalışacak bir yetenekte yaratılmıştır.
Çünkü insan yaşadığı bu dünyanın küçültülmüş bir modelidir. Tanrı’ın koyduğu
yasalara uyar ve karşılıksız bir sevgiyle yaratıcısına hayrandır. İnsanda olan
özelliklerse: Tüm canlılara merhametli, adil, cesur, güvenilir, güçlü, onurlu,
alçakgönüllü, hoşgörülü, doğruları söylemekten çekinmeyen, sabırlı, öfkesine
yenilmeyen, hatalarına direnmeyen, çoğunluğa değil adalete uyan, sözüne sadık,
vefakâr, iffetli, uzlaştırıcı olarak yaratılmış ve bu özelliklerini kazanması için
programlanmıştır. Senin görevin bunları açığa çıkartmaktır.
Şimdi şu yukarıda sayılan özelliklerden hangisine açığa çıkardık! Adil miyiz? Kendi
çıkarımız dahi zedelenecek olsa adaletten yanamıyız? İnsanlara güven verecek ve o
insanlar tarafından “Sözüne sadıktır, ona güvenebilirsiniz” dedirtebiliyor muyuz?
Hata yaptığınız da öfkelenseniz bile; o hatadan dolayı öfkesine yenilmeyenlerden
misiniz? Haklı olanın mı, yoksa güçlü olanın mı yanındasınız? Namussuzların
yanında o namussuzların yaptığı namussuzluklara karşı duracak kadar namuslu
musunuz?
İşte bizi kurtaracak olan keşkelere geldik! Keşke bu saydığımız özelliklere sahip olan
insanlar sınıfına girebilseydik mazeretiyle başlarız. Zor diyorsan sen de haklısın, bu
devirde bu özelliklerde insan bulmak zor. Zor da asıl bizlere zor gelen, insan
olamamamızın yanın da; bu özelliklere sahip insanların arkasında durmamamız,
onlara cesaret veremememiz yatmaktadır. İki günlük dünya hayatımız için
çıkarlarımızı ön planda tutmamız bizi insanlığımızdan ediyor. Sizler bir ömür
yaşadığınızı zannediyorsunuz! Oysa yaşadım dediğiniz ömür dünle bu gün! Yarın
denilen günü, kimin göreceğine, bizi yaratan ve insan olmamızı isteyen Tanrı karar
verecektir.