İnsanlık tarihi boyunca çok önemli laflar edilmiş. Çoğu belki tek cümlecik ama ağır bir kitap kadar derin, üzerinde uzun süre düşünebileceğin cinsten. Bizi alıp götüren, yoğurup insan olmamıza katkıda bulunan bu sözleri söyleyenler bizden birileri, seçilmiş temsilciler, yol göstericiler. Gelin bu yazıda onlardan bazılarına göz atalım, kulak kabartalım. Beni çok etkileyen şairlerden biri de 32 yaşında yitirdiğimiz İranlı kadın şair Furuğ Ferruhzad’dır. Yaşından beklenmeyecek olgunluktaki bu şair hem çarpar hem şaşırtır. Mesela “Kuş ölür, sen uçuşu hatırla” der. “Su gibi çukurunda kuruyabilir insan” diyebilir, “İnsanı sessiz kalmaya zorlayan acı, onu bağırmaya zorlayan acısından çok daha ağırdır” diye görüş bildirebilir, nasıl deneyimlerden geçtiyse artık… Vedat Türkali, “Düşündüğünü söylemekten korkmaya başlarsa bir kişi, düşünmekten de korkmaya başlar” diyor. Yine düşünmeyle ilgili Carl Gustav Jung: “Düşünmek zor sanattır, bu nedenle çoğunluk sürüyü takip eder” der. En gencimiz Muazzez İlmiye Çığ, Sümer tabletlerinde “bu gençlik nereye gidiyor” yazısını gördükten sonra gençleri sorgulamayı bıraktığını söylüyor. George Orwell; “Savaş barıştır, kölelik özgürlük, cehalet kuvvet” diyerek ezber bozuyor. Voltaire bundan yaklaşık üç yüz yıl önce “Kimin sana hükmettiğini anlamak için, kimi eleştirmene izin verilmediğine bakman yeterli” diye yol göstermiş. Devrimcilerin öncüsü Che Guevara “Ben kurtarıcı değilim, kurtarıcı diye bir şey yoktur. İnsanlar kendilerini kurtarırlar” diyor. Aşka da el atmış Che; “Sevdiğiniz kadın sosyalizmden anlamıyorsa sizde kadından anlamıyorsunuz demektir” diyerek ağır eleştiri yapıyor. Erich Fromm’un da aşka dair az bilinen bir aforizması var: “Bir ilişkiyi az seven yönetir. Çünkü çok seven kaybetme korkusuyla her şeye olur der” diyor. “İnsanın bildiğini zannettiği şeyi öğrenmesi olanaksızdır” diye söz ediyor Epiktetos iki bin yıl önceden. Zorba’nın yazarı ünlü komşumuz Nikos Kazancakis insan olmayla ilgili önemli ve ağır bir konuyu dile getiriyor. “Dünyadaki pek çok insanın esas sorunu henüz kendisiyle tanışmamış olmasıdır” diyor. Evo Morales trajikomik bir meseleye el atmış; “Dünyada darbe olmayacak tek ülke ABD. Çünkü orada ABD büyükelçiliği yok” demiş. “İnsanların çoğu onu yapıyorlar diye yanlış, yanlış olmaktan çıkmaz” demiş Tolstoy. Hitler'in en yakın arkadaşlarından biri ve en sadık yandaşı Goebbels’de önemli laflar etmiş, hem de günümüzü aydınlatan cinsten: “Eğer bir yalanı yeterince uzun, yeterince gürültülü ve yeteri sıklıkla söylerseniz insanlar inanır. İnsanları inandırmanın sırrı sürekli tekrardan geçer”. Gerçi bunu Hitler’den öğrenmiştir. Kavgam kitabında Hitler yalanın niye büyük olması gerektiğini şöyle anlatır: “Büyük yalanın her zaman bir inandırıcılık gücü vardır, zira ülkenin geniş kitleleri küçük yalana kıyasla büyük yalana her zaman daha kolay inanırlar.” Nasıl ama?.. Freud ise ilerlemeye ilişkin kayıt oluşturmuş: “İnsanlık olarak epey bir ilerleme kaydettik. Orta çağda yaşasaydık beni yakarlardı, şimdi kitaplarımla yetiniyorlar...”
*7.01 2020 tarihinde yayınlanmıştır.