Temel girdiler; elektrik, su, gübre, tohum, doğalgaz ve akaryakıta sistematik zam yapılıyor.
Sonra da; fiyat artışlarını incelemek üzerine marketlerde etiket denetimi yapılıyor.
Bu tavşana kaç tazıya tut demektir...
Sürekli denetim devletin görevi.
Devletin memurlarının denetim görevi için bir emir almasına gerek yok.
****
Aslında herkes bu fiyat artışlarının nedenini biliyor.
Reyonlar ve raflar son nokta.
Ekonomimizde üretici girdi fiyatlarının ürüne yansıyan artışlarını, maliyetleri arttıran birden çok aracılı sistemi görmezden gelerek, marketteki fiyat etiketlerine takılıp kalmak nasıl bir şey sizce...
****
Eskişehir'i ele alalım.
Verimli toprakların bulunduğu bir kent Eskişehir.
Toprağa adam eksen bitiyor.
35-40 yıl önce, tarım alanları konuta çevrilmeden, merkezde tarım yasaklanmadan önce şehir kendi kendine fazlasıyla yetiyordu.
Eskişehir Sarıcakaya bölgesi iklim koşuları ile doğal bir sera gibi.
Yılda bir kaç kez ürün alınabiliyor.
Eskişehir'in tüm ihtiyaçlarını karşılayacak tarım üretim kapasitesi var.
Ama; sistem çarkları ters işliyor.
Burada yetişen ürünler kamyonlara yüklenip, İstanbul, Ankara gibi merkezlere yollanıyor.
Eskişehir'e ürünler mazot ve yol giderlerine rağmen kilometrelerce uzaktan getiriliyor.
Bu da maliyetleri ve fiyatları arttırıyor.
****
Tüm bunlar olurken, bu tüketiciyi tüketen mevcut sistemi değiştirmek yerine kalıcı olmayacak bir hevesle etiketleri değiştirmeye çalışmak ne kadar gerçekçi?
Malı tarladan üreticiye asgari maliyetlerle getirdiğiniz de nakliyeciyi, aracıyı, simsarı ortadan kaldırırsanız fiyatlar düşer.

****

SAHNEDEKİ SİLAH... 

25 milyon silah var.
Yüzde 85'i ruhsatsız.
Son yıllarda silahlı şiddet olayları hiç olmadığı kadar arttı.
20 milyon kayıt dışı silah...
Peki tehlike bu kadar yakınken ne yapılıyor?
Yapılması gereken bu kayıt dışı silahların toplanması ve bireysel  silahlanın önüne geçmekken, yeni bir yönetmelikle silah ruhsatı alabilmenin önü açılıyor.
Amaç ne?
Ruhsatlndırma üzerinden gelir elde etmek mi?
Yoksa; toplumun güvenliği mi?
****
Ünlü oyun yazarı Anton Çehov, “Eğer ilk sahnede duvarda bir silah asılıysa, oyunun sonunda mutlaka patlar” diyor.
Bizde silah çok.
O silah ehliyetsiz kişilerin elinde patlıyor.
Kimi zaman bir düğünde, kimi zaman asker uğurlamasında, kimi zaman eğlencede...
Kimi zaman da bir sinir anında.
Ama; akıllanmıyor ve yasaları düzenleyip gerekli önlemleri almıyoruz.
Eski futbolcumuz Sezer Öztürk'ün silahlı saldırı olayına karışması da böyle bir şey.
Ortada bir silah varsa günün birinde mutlaka patlıyor.
Herkes aklını başına almalı.
Yetkisiz kişilerin elindeki silahlar toplanmalı.