-Niye Elma Ağacında Armut yetişmez ki,
-Ne dersin?
-Bana soracağına kendisine sorsana...
-Niye ki?
-Niyesi soru sorarken, mantıklı sormalı.
Laf olsun, soru olsun olmamalı...
-Nasıl yani?
-Yani Gül Fidanın da,
Papatya açar mı?
-Saçmalamasa na!..
-Ama sen Elma Ağacında Armut
yetişmez mi dersen, ben de Gül Fidanın da
Papatya açmaz mı? Derim
Anladın mı?..
*****
DİĞERİ ANLATIR
-Zaten yaşam da anlaşımayan öyle
bir hoş şeyler, öyle mayhoş şeyler
var ki, aklım karışıyor. Başkasına soruyorum
"Şu şöyle mi, bu böyle mi, ne dersin?" diyorum.
O da gülerek Doğru söylesem ne olcak ki?
Beni kim duyacak ki? Zaten doğru söyleyeni
Dokuz köyeden kovarlar..Boşveeerr! Der gider.
Arkadaşı gülümser
-İşte bu birbirimize karşı
saygısızlığımızın azlığından,
Hatta hiç yokluğundan..Sevgi bir kenarda da,
saygı olmayınca da hiçte böyle birbirimize
Değer vermiyoruz . Vermeyince de
'Bana ne!. Sana ne!...
Ama böyle diye diye de yaşam ne oluyor?
Bir hoş oluyor, mayhoş oluyor.
Ama bu oluşu kim yapıyor? Yine biz İnsanlar...
Diğeri şöyle bir bakar
-Haklısın..Çoğumuz yeterince
düşünmüyoruz. Oysa, her duygunun
başı düşünmektir. İşte, 'Bana ne, Sana ne'
dediğimiz de de Tilkiler ve Çakallar
fırsat buluyor..
Yani bananeciliğimizin
cezası ikiye katlanıp tekrar bize geri dönüyor...
Ve Karga da dalda 'Karga Karga gak,
çık şu dala, aşağıya bak' der...
Anladın mı?
Bilinmez...
Hoşcakalın...