Şehir Hastanesi'nde, personelin ücretsiz izin talepleri keyfi olarak reddediliyormuş.
***
Ücretsiz izin talebinde bulunan personele yöneticiler “Ücretsiz izin falan veremem. Ya mahkemeye git ya da istifa et” diyormuş.
***
Sağlık personelinin ücretsiz izin hakkı olduğunu söyleyen ama talepte bulunanlara bu izin verilmediği gibi bir de “Mahkemeye git ya da istifa et” denildiğini söyleyen Sağlık Sen Şube Başkanı Hasan Hüseyin Köksal bu duruma tepki gösterip “İlimizdeki bürokratlar bu gücü nereden alıyor?” diye sormuş...
***
Her ne kadar soruyu bize yöneltmese de Hasan Hüseyin Köksal'ın sorusunu yine de cevaplandıralım istedik.
Zira...
Sözünü ettiği bürokratlar o gücü kendilerini o göreve getiren, başkanlığını yaptığı sendikanın da adeta içinde olduğu iktidar partisinin Eskişehir'deki aktörlerinden alıyor.
***
Yani...
Mesele bir anlamda iktidar partisinin aile içi meselesi gibi bir durum sergiliyor.
Dedik ya; her ne kadar bizi de çok ilgilendirmese de soru cevapsız kalsın istemedik...
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
YOK MU BAŞKA KURTARAN!
Bugün madem fıkralardan başladık, fıkralarla devam edelim...
Adam çekmiş kafayı, giderken ayağı kayar, yolun altına düşer ve zayıf bir dala tutunur.
Tutunduğu dalda kopmak üzere ve koparsa kesin ölecek.
***
Başlar bağırmaya:
- İmdaat, kurtaran yok mu?.
Sesi karanlıkta yankılar yapar fakat kimseler duymaz.
Adam yine bağırır:
- İmdaaaat, kurtarın beni. Kurtaran yok mu?
***
Karanlıkta bir ses duyar:
- İsteklerimi yerine getirirsen seni kurtaracağım.
Bektaşi sorar:
- Sen kimsin ve isteklerin nelerdir?
Ses yine cevap verir:
- Ben rahibim. İçkiyi, kumarı, zamparalığı bırakırsan seni kurtarırım.
***
Adam biraz düşündükten sonra tekrar bağırmaya başlar:
- Başka kurtaran yok mu?
***
Eskişehirspor büyük bir maddi kriz içinde...
Para yok, borç çok...
Transfer yasağı olması bir yana bu sezon profesyonel ligde mücadele edeceği için daha çok gelire ihtiyacı var.
***
Bu durumda kulübün tek kurtuluşu şirketleşmeden geçiyor.
Kurtuluş için ileri sürülen her aklı başında düşünce şirketleşmeyi işaret ediyor.
***
Ancak, şirketleşmeye karşı bir direnç var.
Yönetim de bazı çevreler de şirketleşme konusuna ısrarla karşı duruyor, “FK asla olmaz” diyor.
Yani...
Çıkmayacağını ve sonunda düşeceğini bile bile “Yok mu başka kurtaran” diye bağırmakla günler geçiyor...
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
ANLAŞILAN O Kİ; DİYANETİN RADYOSU ÇALIŞIYORMUŞ...
Film ekibi, sahra çölünün kızgın güneşi altında çekim yapmaktadır. Zor şartlar altında çalışırlarken, ihtiyar bir Kızılderili sete doğru yaklaşır ve yönetmenin yanına giderek söyle der, "Yağmur, yarın !" ve gider...
Şaşıran yönetmen, ertesi gün yağan yağmuru hayretle izler.
***
Bu sırada ihtiyar Kızılderili yine gelir, "Fırtına, yarın!" der ve aniden uzaklaşır.
Gerçekten de müthiş bir fırtına çıkar ve çölü birbirine katar.
***
Yönetmen emreder, "Çabuk bana o Kızılderili’yi getirin! İstediği parayı verin. O olmazsa biz bu filmi bitiremeyiz!". Adamlar, Kızılderili’yi bulur ancak yaşlı apaci bir türlü razı olmaz
En sonunda teklif edilen bir milyon doları reddedemez ve adamlarla birlikte kampa gelir. Bir ay boyunca, ihtiyar Kızılderili’nin söylediği her şey tutar, yağmur der yağmur, çöl fırtınası der, çöl fırtınası, kavurucu sıcak der, kavurucu sıcak...
***
Yönetmen gayet memnun mesut durumda filmi çekmeye devam eder. Derken bir gün yaşlı Kızılderili susar ve hiçbir şey söylemez.
Yönetmen, "Nasıl olsa geçer" diye düşünerek bekler.
1 gün, 2 gün, 1 hafta, 1 ay derken yönetmenin sabrı taşar ve kızıldereliyi bir kenara çekerek öfkeyle sorar,
"Bana bak! sana bu iş için dünyanın parasını ödedim! bir an önce marifetlerini göstermeye başlamazsan seni buradan atacağım!".
Kızılderili omuzlarını silker; "Söyleyemem çünkü Radyo kırıldı!"...
***
Türkiye'nin her yeri sıcaktan kavrulurken ve ormanlar 10 gün boyunca cayır cayır yanarken, Yağmur Duasında bulunulması aklına gelmeyen Diyanet İşleri, metrolojinin “Hafta sonu ülkede yağış olacak” açıklamasının hemen ardından, Perşembe gecesi tüm camilerden yağmur duası okutma aklına geliverdi.
Hal böyle olunca bizim de aklımıza yukarıdaki fıkra geldi...
Anlaşılan Diyanetin radyosu bozulmamış, çalışıyormuş...