Son zamanlarda en çok kullandığım cümlelerden biri bu:
“Ben bu işten hiçbir şey anlamadım!”
Gerçekten, medyada tartışılan, gazetelere manşet olan, trollerin allame-i cihan kesildikleri pek çok şeyi anlamakta aciz kalıyorum.
Anlamaya çalıştıkça kafam daha da karışıyor.
Örneğin şu casus olayı…
Kim casusmuş, nasıl casusluk yapmış, hangi millî sırları hangi yabancılara ne karşılığında satmış, inanın anlamadım!
Enformasyon eksikliğinden değil; tam tersine, bu konuda her gün yeni “bomba haberler” patlıyor, saatler süren tartışma programları yapılıyor.
Ne yazık ki konu netleşeceği yerde daha da bulanıklaşıyor.
CEVAPLAR HAVADA
Ya CHP’nin aylardır konuşulan kurultayı olayı…
Kim kimi niçin yargıladı, Ankara’da, İstanbul’da, İzmir’de neler oldu?
Sonunda değişen bir şey olmadığına göre, onca goygoy niçin yaşandı?
Asıl mesele neydi?
Ya şu Güneydoğu açılımı bilmecesinin aslı astarı nedir?
MHP Lideri Bahçeli Amerikalı mı olmuştur, yoksa Çinci mi?
Kim kimden yanadır?
Aylardır konuşuluyor ama kafalar ilk günkünden daha berrak değil.
Nereye gidiyoruz? Var mı anlayan?
Bu türden örnekleri artırabiliriz.
NEREDE BOLLUK...
Bunun bir nedeni, benim Dijital Tufan adlı kitabımda anlattığım enformasyon bolluğu, kuşkusuz.
Enformasyon gani, ama “bilgi” de öyle mi?
Doğru ile yanlış, hakikat ile yalan gökten yağıyor, yerden fışkırıyor.
Hangisine inanacağız?
Ve henüz Nuh’un gemisi inşa edilmedi.
Binbir korsan bizi kendi teknesine davet ediyor!
Birileri de fırsatı ganimet bilip bundan yararlanıyor.
ANTİ-İLETİŞİM GÜÇLERİ
Emirlerinde kalabalık anti-iletişim güçleri var!
Eskiden iletişimin kendisine olumlu bir etkinlik gözüyle bakılırdı.
İnsanlık daha kolay iletişim kurdukça aydınlanacak, daha bilgili hâle gelecek ve ilerleyecekti.
Bugün aynı şeyi söylemekte zorluk çekiyoruz.
Çünkü anti-iletişim dalgası, iletişimi bastırıyor; insanları sersemleştiriyor.
Kafaları karıştırmak isteyenlerin sermayesi bol, çelişkiler umurlarında değil.
Bu arada yalanlar arasına kimi doğruları serpiştirmeyi de ihmal etmiyorlar!
Seller gibi yükselen enformasyon çöplüğünde, hayatlarını trollük üzerine kuran iğrenç yaratıklar ürüyor.
Hayatın bütününe hâkim olmak isteyen anti-iletişim güçleri son dönemde çok palazlandı.
Büyük teknoloji şirketleri, sansürcü olarak devletle yarışıyor.
Türkiye’de ve dünyada iddialar havada uçuşurken, iddianamelerin bir türlü tamamlanmaması anti-iletişimcileri besliyor.
Eski demokrasi paradigmasında medyaya bu gibi durumlarda sağlayıcılık ya da deneticilik işlevi yüklenmişti.
Gazetecilik doğruları bulmak için vardı.
O günler geride kaldı.
Medyanın önemli bir kısmı düşmana, yani anti-iletişim cephesine katıldı.
Bazı önemli şeyleri anlayamamamızın bir nedeni de bu!
Önce bunu anlamalıyız!