AK Parti İl Başkanı Gürhan Albayrak, Türkiye Yüzyılı Buluşmaları toplantısında kürsüye çıkıyor.
Önce, Eskişehir'deki CHP'li belediyelerin vitrin belediyeciliği yaptığını söylüyor...
Ardından da...
“Hükümetimiz hizmet yapıyor. Son 23 yılda Eskişehir’e AK Parti hükümetleri tarafından toplam 361 Milyar TL tutarında yatırım ve destek sağlandı” diyor...
***
Gürhan Albayrak bu söylemi daha önce de defalarca kullandı.
Neredeyse her kürsüye çıktığında “Eskişehir'e AK Parti hükümetlerimiz tarafından 23 yılda toplam 361 Milyar lira tutarında yatırım ve destek sağlandı” demeyi ihmal etmiyor!
***
O sürekli bunu söyleyince, biz de “Hükümet Eskişehir'e 23 yılda 361 Milyar liralık yatırım ve destek yapmış. Acaba aynı hükümet diğer illere ne kadar yatırım ve destek yapmış?” diye merak ettik.
***
Üşenmedik, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın çeşitli illerde yaptığı miting konuşmalarını ve bu konuşmalarda o illerin seçmenine hitaben verdiği rakamları tek tek çıkarttık.
Buna göre AK Parti hükümetleri 23 yılda:
Adana'ya 922 Milyar...
Bursa'ya 785 Milyar,..
Balıkesir'e 572 Milyar...
Aydın'a 448 Milyar...
Kayseri'ye 459 Milyar...
Malatya'ya 511 Milyar...
Denizli'ye 385 Milyar lira tutarında yatırım ve destek yapmış!
Konya'ya sadece ulaştırma alanında 146 Milyar liralık yatırım yapılmış...
***
Sonuç olarak:
AK Parti il başkanı “Hükümetimiz Eskişehir'e 23 yılda 361 Milyar liralık yatırım ve destek yaptı” diye sürekli övünüyor ama hükümetlerinin 23 yılda diğer illere yaptığı yatırım miktarı nedense hep Eskişehir'e yapılan yatırım miktarının üzerinde!
Hatta...
Eskişehir'den daha küçük şehirler bile 23 yılda Eskişehir'den daha fazla yatırım ve destek almış.

Akp-87

-------------------------------

HERKES ÇALDIĞINI YERİNE KOYSA...

Rivayete göre Şam valisi Esat Paşa sıfırı tüketir ve hazine boşalır.
Büyük sıkıntıya düşer.
Danışmanları çare olarak Şam’daki dokumacılara fazladan vergi koymasını tavsiye eder.
***
Bu tavsiye üzerine Esat Paşa danışmanlarına:
“Böyle bir vergi koyarsak ne kadar gelir elde ederiz?” diye sorar.
“ Elli veya atmış kese altın elde ederiz” derler.
Bunun üzerine Esat Paşa “ Bu insanlar zaten zar zor ayakta duruyor. Bu vergiyi nasıl ödeyecekler?” diye sorar.
“ Evlerindeki altınları ve mücevherleri satarlar Paşam” diye cevap verirler.
***
Esat Paşa “ Ben bu meblağı daha güzel bir yöntemle elde etsem nasıl olur?” diye sorar.
Danışmanları sessizliğe bürünür.
Ertesi gün Paşa müftüye bir davet göndererek gece gizlice buluşmasını ister.
Müftü gece Paşanın yanına gelir. Paşa “ Müftü efendi! Bize ulaşan bilgilere göre özel hayatında şeriata aykırı davanıyor ve evinde gizlice içki içiyormuşsun? Bu durumu İstanbul’a bildirmem gerek. Ancak önceden seni haberdar edeyim dedim” der.
Bunu duyan müftü efendi paşaya yalvarmaya başlar.
İstanbul’a haber vermemesi için paşaya 1000 mecidiye vermeyi teklif eder.
Paşa kabul etmez.
Müftü iki katını teklif eder. Paşa yine kabul etmez.
Sonunda 6 bin mecidiyede anlaşırlar.
***
Sonraki gün Esat Paşa Kadı efendiyi davet eder. “Kadı efendi! Rüşvet aldığın ve makamını şahsi menfaatin için kullandığına dair güvenilir kaynaklardan elimize bilgi ulaştı” der.
Bu sefer Kadı efendi paşaya yalvarmaya başlar. “Aman efendim beni görevimden almayın, insanlara rezil olurum” diyerek Müftü efendi gibi Esat Paşa ile pazarlığa başlar.
Kadı ile de 6 bin mecidiyede anlaşırlar.
Sonra sırasıyla defterdar, karakol komutanı, esnaf ağası ve büyük zenginleri tek tek davet eder.
Bu operasyonun sonunda Esat Paşa tam 200 kese mecidiye altını toplar.
***
Arkasından danışmanlarını çağırır “Bakın hiçbir vergi koymamama rağmen 50 yerine 200 kese mecidiye altını topladım” der.
“Bunu nasıl yaptınız Paşam?” diye sorduklarında ise şu cevabı verir: “Kuzuların derilerini yüzmektense koçların yünlerini kırkmak daha iyidir”
***
Hikayeyi okuyunca, kendi kendimize “Herkes çaldığını yerine koysa ülkenin ekonomisi düzelir, insanların sırtındaki vergi yükü ortadan kalkar” diye düşündük...
Tabi bunun olması için, kuzu derisi yüzmek yerine koç yünü kırpmayı tercih edecek Esat Paşa gibi biri lazım, o da ayrı mesele...
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,

REKTÖRE MEKTUBUMUZ OLSUN......

Sayın Yusuf Adıgüzel...
Rektörü olduğunuz Anadolu Üniversitesi'nin yeni Akademik Yıl Açılış töreninde yapmış olduğunuz konuşmayı okudum.
***
Konuşmanızda üniversitenin indeks sıralamalarında üst sıralarda olmadığına ilişkin eleştirilere yanıt veriyor ve “Sıralama kaygısı yaşamıyoruz” diyorsunuz.
Bu sözünüzle “Biz işimizi iyi yaparız, farklı alanları da kapsayan ölçümlemelerle yapılan sıralamalar bizim ne moralimizi bozar ne de boş yere havaya sokar” demek istediğinizi düşünüyorum ki bu konuda haklısınız...
***
Bilimsel çalışma ve yayınların daha çok yapıldığı alanlara dikkat çekerek, Anadolu Üniversitesi'nin bir Tıp Fakültesine, bir Mühendislik Fakültesine sahip olmadığını söylüyorsunuz devamla...
Bunda da haklısınız...
Zira...
Bilimsel çalışmaya dayalı yayınların büyük bölümü Tıp ve Mühendislik alanlarında mümkün oluyor...
***
Ancak...
Şimdi rektörlüğünü yaptığınız Anadolu Üniversitesi'nde bir zamanlar ikisinin de, yani Tıp Fakültesinin de Mühendislik Fakültesinin de olduğunu mutlaka duymuşsunuzdur.
Önce ikiye böldüler üniversiteyi, Tıp ve Sağlık Bilimleri gitti elinden.
Sonra, Eskişehir'e üçüncü üniversite sözünü verenler, yeni bir üniversite yerine yine Anadolu Üniversitesini böldüler, bu kez de Mühendislik ve Temel Bilimler gitti.
***
İşin enteresan tarafı, bölünmeler sonucu oluşan yeni üniversiteler, Anadolu Üniversitesinde var olan bölümlerin aynılarını bünyelerinde birer birer açtı.
Sizde olan fakülteler onlara gitti, sizde kalan fakülteler sonradan onlarda da oldu!
***
Hani aynı konuşmanızda “Endişem niceliğin niteliğin önüne geçmesi” diyorsunuz ya...
Maalesef Rektörü olduğunuz üniversitede nicelik niteliğin önüne geçeli çok zaman oldu!
Sizin yeni göreve gelmiş bir yönetici olarak bunda suçunuz yok ama üniversiteyi üçe bölenler, koca bir fili üçe bölüp, “üç ayrı filimiz olacak”sandı...
Sonuçta, şehrin elinde kala kala üç parça çeyrek fil'cik kaldı!
***
O yüzden...
Biz de artık bundan sonra üniversitenin indeks cetvellerinde hangi sıralarda olduğuna pek takılmak niyetinde değiliz...
Olan çoktan olmuş bitmiş zaten...
Geçmişi ile övünüp duruyoruz işte...

Rektör-4
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,