Ocak 2026 tarihinde AB Dönem Başkanı olacak Kıbrıs Rum Yönetimi, Türkiye’ye AB havucu karşılığında, Türk limanlarının Rum gemilerine açılmasını istiyor. Türkiye, gayrimeşru Rum Yönetimi’nin AB Dönem Başkanlığı sırasında AB ile Kıbrıs diyaloğunu askıya almalıdır. Ocak 2026 tarihinde 6 aylık bir süre için AB Dönem Başkanlığını üstlenecek olan Rum Yönetimi, Türkiye'ye küstah bir teklifte bulunmuştur. Financial Times’a açıklama yapan Hristodılidis, "Coğrafyamızı değiştiremeyiz. Türkiye her zaman Kıbrıs'ın komşusu olacak, bu yüzden AB'ye yakın bir komşuyu tercih ederim. Ancak AB içinde Türkiye’ye karşı olan bazı ülkeler, Kıbrıs'ın arkasına saklanıyorlar" demiştir.
Hristodulidis, AB Dönem Başkanı iken, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ı AB'nin gayri resmi toplantılarına davet etme karşılığında, federasyon görüşmelerinin 2017 Crans-Montana'da kalınan yerden başlamasını istediklerini de açıklamıştır. Hristodulidis, AB'nin eski Komiseri Johannes Hahn'ın barış çabalarının önünü açması için özel temsilci olarak görevlendirilmesini memnuniyetle karşıladıklarını, Brüksel'in müzakere masasına oturması gerektiğini, bunlar olursa AB'nin Ankara'ya güçlü teşvikler sunabileceğini de söylemiştir.
Hristodulidis, AB Dönem Başkanı iken Türk iş insanlarına vize serbestisi sağlayabileceklerini, buna karşılık Türkiye'nin de Kıbrıs bayrağı taşıyan gemilere limanlarını açması gerektiğini söylemiştir. Türkiye, KKTC tanınmadan limanlarını Rum gemilerine açmıyor. Hristodulidis, 14 Kasım 2025'de görüştüğü Almanya Başbakanı Friedrich Merz'den yardım istemiştir. 2004 Annan Planı dahil bugüne kadar 16 çözüm planını reddeden ve 2017'de Crans Montana'da masayı terk edip çözüm sürecini yok eden kendileri ve destekçisi Yunanistan değilmiş gibi.
Rum - Yunan ikilisinin taleplerini ileri götürmeye çalışan AB, bu gerçeği görmezden gelerek, Türkiye'ye, "Gümrük Birliğini gözden geçirmek için görüşmelerin başlamasını istersen, Kıbrıs'ta müzakereleri Rumların istediği şartlarda başlat" demeye başlamıştır. Türkiye, bu dayatmaya boyun eğmemelidir. Görüşmelerin başlaması için, egemen eşitliğimizin ve eşit uluslararası statümüzün teyidi şarttır.
Türkiye'nin bazı çıkarlar karşılığında KKTC’den ve adadaki meşru hak ve çıkarlarından vaz geçeceğini sanıyorlar ama, bu boşunadır. 38 yıldır bu “zehirli havuç” kabul edilmemiştir. Türk deniz ve hava limanları ile Türk hava sahasının Rum Yönetimine açılması, gayrı meşru Rum yönetiminin tüm Kıbrıs'ın tek meşru hükümeti olarak tanınması ve Kıbrıs sorununun Rum yönetimi lehine çözülmesi anlamına gelir. Bu, ancak, KKTC’nin Rum Yönetimi tarafından tanınması karşılığı olabilir.
Türkiye - KKTC tarafından meşru bir devlet olarak tanınmayan gayrı meşru, işgalci Rum Yönetimi’nin, Ocak 2026'da başlayacak AB Dönem Başkanlığına yönelik pozisyonumuzu ortaya koyan memorandumda; Rum yönetiminin tüm Kıbrıs'ı temsil eden meşru bir yönetim olmadığı, tüm Kıbrıs adına AB Dönem Başkanlığının da Türk tarafı açısından meşru olmadığı ve o sıfatla muhatap alınmayacağı vurgulanmalıdır.
Bu gayrı meşru yönetimin AB Dönem Başkanlığı süresinde Kıbrıs'ta öze yönelik çözüm müzakerelerinin başlamayacağı, bu süre içinde AB ile Kıbrıs diyaloğunun askıya alınacağı ve AB ile Kıbrıs konularının konuşulmayacağı açıklanmalıdır. AB'nin uzatacağı havuçlar karşılığında KKTC’den, ada üzerindeki meşru hak ve çıkarlarımızdan asla vazgeçilmeyeceği ve mevcut Kıbrıs politikasından taviz verilmeyeceği bildirilmelidir.
KKTC de benzer bir açıklama yaparak, işgalci Rum Yönetiminin tüm Kıbrıs'ı temsil eden yasal bir devlet olmadığını, bu işgalci devletin AB Dönem Başkanlığı süresinde, KKTC’de tek yanlı olarak açılan AB İrtibat/Koordinasyon Ofisi’nin tüm faaliyetlerinin askıya alınacağını, tek yanlı verdiğimiz diplomatik statüsüne son verileceği ve de güneydeki AB Temsilcisi’nin, KKTC’nin bilgisi ve onayı dışındaki herhangi bir faaliyetine izin verilmeyeceği mutlaka açıklamalıdır.