Bu konu  geçen hafta perşembe günü (11.02.2021) TGRT akşam haberlerinde “Ahlak Hocam Ahlak” başlığıyla verilmiştir.  Haberin kaynağı BBC Türkçe’dir. “Türkiye'de üniversiteler: İntihal sorunu neden arttı, akademik kalite nasıl geriledi?” Esra Yalçınalp  BBC Türkçe ’de  çok önemli bir  haber yapmıştır.


: “Türkiye'deki üniversitelerin çoğu 2006'dan sonra açıldı. Avrupa Birliği üyesi 27 ülkenin toplam nüfusu yaklaşık 450 milyon ve birlik üyesi ülkelerde 18 milyon yükseköğrenim öğrencisi var. 85 milyonluk Türkiye'de ise bu sayı 8 milyon. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'deki üniversite öğrencisi sayısını Almanya Başbakanı Angela Merkel'e söylediğinde, Merkel'in çok şaşırdığını açıklamıştı. Son yıllarda yükseköğretimde yaşanan bu rakamsal büyüme, niteliğe de yansıyor mu? Üniversitelerin en önemli görevlerinden olan araştırma ve bilim üretimi nasıl etkileniyor?”

Chicago Üniversitesi Ekonomi Departmanı'ndan Arnold C. Harberger kürsüsünden  Prof. Dr. Ufuk Akciğit, Cumhuriyet Üniversitesi'nden Doç. Dr. Selçuk Beşir Demir, Boğaziçi Üniversitesi'nden Doç. Dr. Ziya Toprak, araştırmacı Deniz Bozkurt Pekar ve ismini vermek istemeyen bir akademisyen Türkiye'deki üniversiteleri, “araştırma ve bilim üretimi” açısından değerlendirmiştir: “BBC News: Parayla tez yazdırmadan intihale”

Araştırma sonuçlarına göre Türkiye parayla tez yazdırmada Türkiye Hindistan ve Nijerya’nın ardından üçüncü sıradadır.  Türkiye’de çok sayıda tez yazım kuruluşları vardır. Bu kuruluşların  yüksek lisans tezlerini  sayfasını 40-70 TL’den yazdıkları haberleştirilmiştir. Bu açıklamayı dinleyince  bir araştırma yaptım. Şimdi onlardan  alıntı yapacağım. Cümleler düşük olsa da bu işten para kazandıkları kesin. Fakat devlet ve YÖK’ün buna seyirci kalmasını anlamak mümkün değil. 

“Tez yazımı ön lisans, lisans, yüksek lisans ve doktora seviyesinde tezli ve tezsiz olarak iki kategoride yazılmaktadır. Aynı zamanda tezin nitel ve nicel olması da tez yazımını yakından ilgilendiren bir durumdur. Tez yazımı yapacak olan kişinin konuya hakim olması ve konu ile ilgili tüm verileri toplamış olması gerekmektedir. Tez yazımı ön lisans, lisans, yüksek lisans ve doktora öğrencileri için yapılmaktadır. Aynı zamanda tez yazımı nitel ve nicel olarak yazılmaktadır. …Çalışmalarında intihal yapma ihtimalleri söz konusu olduğu için tez danışmanlarından yardım almaktadırlar…Ön lisans öğrenciler için tez yazımı genel olarak otuz ile elli sayfa arasında değişim göstermektedir. Lisans tezleri ön lisans tezlerine nazaran daha kapsamlıdır ve elli ile yetmiş sayfa aralığında değişim göstermektedir. Yüksek lisans tezleri ise lisans tezlerine göre daha kapsamlı olduğundan yetmiş ile yüz seksen sayfa aralığında değişim göstermektedir…Tez hazırlama merkezleri tarafından tüm bu tezlerin yazımı yapılmaktadır. Tez yazımı konusunda eğitim öğretim hayatında öğrenciler sıklıkla tez danışmanlık merkezlerine başvuruda bulunabilmektedirler. Tez yazımı ise bu merkezlerde bulunan uzman ekip ile birlikte ön lisans, lisans, yüksek lisans ve doktora seviyelerinde en iyi danışmanlık hizmetleri ile öğrencinin en doğru tezi yazması sağlanmaktadır.”

 


   
Yandaki grafik, Türkiye’de bilimin ayaklar altına serildiğinin göstergesidir. Bu sefalete YÖK acaba ne diyecektir? Merak etmekteyim. Parayla tez yazdıran, intihal yaptığı yargı kararı ile belirlenmiş kişilerin Bölüm Başkanı olduğu bir ülkede  bilimin gelişeceğini kabul etmek imkansızdır. Mars’a bu bilim insanları ile mi roket göndereceğiz? 

Üniversitelerimizde 
bilimsel hırsızlığı tescil edilmiş kaç hocanın görevine son verilmiştir? Bunu YÖK  acaba bilmekte midir? Yoksa “benim hırsızım iyidir” diyerek hırsızlıkların üstü örtülmekte midir?  Yandaki grafik her şeyi açıklamaktadır: “Parayla tez yazdırmadan intihale…” Türkiye, Hindistan ve Nijerya’dan sonra üçüncü sıradadır. 

“Parayla tez yazdırmadan intihale…” yol açmamak için araştırma, atıflar ve eğitime önem vermek gerekir. Her üç gösterge de 30 puandır. Geriye kalan 10 puan ise uluslararası bağlar ve iş dünyasına bilgi transferidir. Bunlar arasında   öğretim üyelerinin eserlerine yapılan atıflar çok önemlidir. Bu konuda Doç. Dr. Selçuk  Beşir Demir’in tespitleri önemlidir. 


Yandaki alıntıda Türkiye’de yüksek derecede intihal içeren tez sayısı 207 olarak (%34,5)  bulunmuştur. İntihal içeren doktora tezleri için bu sayı 34’tür. (%26.15) Bunlar çok yüksek rakamlardır. Bu rakamlarla Türk üniversitelerinin uluslararasında dereceye girmeleri imkansızdır.
Şimdi, Prof. Dr. Hasan Yazıcı’nın  yandaki kitabının önsözünden bir alıntı yapacağım: 
“Dava süresince ve sonrasında birçok akademisyen hekim ve başka dallardan meslektaş –hatta kimi Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) üyesi arkadaşlar (neden hatta dediğimi kitabı okuyunca göreceksiniz)– kimi zaman topladıkları imzalar, kimi zaman da beni davetli konuşmacı olarak çağırdıkları toplantılar yoluyla davama yardımcı oldular. Benzer şekilde gazete yazılarıyla Orhan Bursalı, Murat Belge, Şahin Alpay, Yalçın Pekşen, Melih Aşık ve Gündüz Vassaf da davamı ve haklılığımı topluma duyurdular. Hepsine çok minnettarım.” (https://iletisim.com.tr/Images/UserFiles/Documents/Gallery/bir-asirma.pdf)

Eski YÖK Başkanı İhsan Doğramacı'nın 1952 yılında yayınlanan "Annenin Kitabı" adlı kitabının,  1946 yılında  basılan  Dr. Benjamin Spock'ın "Baby and Child Care" adlı kitabından intihal (aşırma) olduğunu Prof. Dr. Hasan Yazıcı iddia etmiştir. Yargılanmış  ve   8 bin Euro tazminata mahkum edilmiştir. Fakat, uzun bir süreçten sonra haklı çıkmıştır.  Tıpkı … Üniversitesi’deki intihal olayında olduğu gibi. Sonunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne açtığı davayı kazanmıştır. AİHM'in 15 Nisan 2014'te açıkladığı kararda, Yargıtay'ın 2006 yılında Prof. Yazıcı aleyhine verdiği kararın yanlış olduğu, söz konusu kararın ifade özgürlüğüne aykırı bulunduğu belirtilmiştir.  Prof. Yazıcı'nın 2006 yılında Prof. Doğramacı'ya ödediği 4 milyon liralık manevi tazminatın bu defa Türkiye tarafından Prof. Yazıcı'ya yasal faiziyle birlikte geri ödenmesine hükmedilmiş,  ayrıca Prof. Yazıcı'ya 6 bin 500 Euro manevi tazminat ve 1.500 Euro da mahkeme gideri olmak üzere 8 bin Euro ödenmesine karar verilmiştir.
Prof. Yazıcı,  İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi  Salonu'nda  benim de katılarak açıklama yaptığım  toplantıda,  (Bir İntihal Olgusu ve Dile Getirilmesi Hakkında AİHM Kararı) TÜBA Bilim Ahlak Komitesi'nin eski Başkanı sıfatıyla anılmak istediğini söylemiştir. Prof. Yazıcı, Türkiye'nin bilimsel aşırmada dünyada birinci olduğunu grafiklerle göstermiş, Amerikan bilim dergisine  göre Türkiye'nin en yüksek aşırma yapan ülke çıktığını açıklamıştır. Rahmetli Uğur Mumcu’da bu konuyu ilk dile getiren gazeteciler arasındaydı. 
Boğaziçi Ünivrsitesi’nde bu konuda yapılan bir araştırmanın sonuçları özet olarak şöyledir:   


Türkiye’de  bir “akademik tez” borsası  vardır. Ücret karşılığı tez danışmanlığı yapmak  serbesttir. Fakat ne AB ülkelerinde ve ne de ABD’de böyle kurumlar yoktur.

Yanda ise intihal bulgularına ilişkin bir özet  vardır. Parayla tez yazılan bir ülkede Yükseköğretim Kurulu Başkanı sayın Prof. Dr. Yekta Saraç, 11 Şubat  Perşembe günü "Yeni YÖK olarak kaliteyi, şeffaflığı ve liyakati önceleyerek yeni ve yenilikçi çalışmalarımıza devam ediyoruz. Akademideki atamalara ilişkin şikayetlerin ancak şeffaflık ve liyakati önceleyerek çözülebileceğini, önümüzdeki günlerde liyakat ve ehliyeti öne çıkaracak yeni kararlar alınacağını da ifade etmek isteriz" demiştir. 
İntihali yargı kararı ile kesinleşenlerin hangi bilimsel gerekçelerle Bölüm Başkanlığı gibi önemli bir bilimsel makama atanmasının sorgulanmadığı  bir ülkede  “liyakat,” ancak suya yazılan yazı olarak kalmaya mahkumdur. 
Hem liyakattan söz edeceksiniz ve hem de intihal yapan birinin önemli bir üniversitede Bölüm Başkanı olmasına göz yumacaksınız? Bunu  normal zekalı birine bile  anlatmanız çok kolay olmayacaktır. İntihallerin suya yazılan yazı  olarak kalmaması için çok sayıda yazım yayınlanmıştır.  Bir sunumum  2015 yılında uluslararası  bir Kongre’de yayınlanmış ve tarihe not düşülmüştür.  Sunumumun ilgili kısmı aşağıdadır.

“…Çünkü hırsızlığa konu olan kitap, bir doçentlik tezi idi. İntihal ile suçlanan… bu tezi ile doçent unvanı almıştı. YÖK Denetleme Kurulu bu girişimim üzerine ikinci defa ilgili hakkında yeni bir soruşturma açmış ve bu defa Ankara Üniversitelerinden oluşturulan üç kişilik yeni bilirkişi heyeti yine ayrı ayrı yazdıkları raporlar ile ilk heyet gibi ilgili hakkında ‘yapılan soruşturma sonucu, adı geçenin üniversite öğretim mesleğinden çıkarma cezası ile cezalandırılmasını YDK´na teklif’ edilmesine karar vermiştir…İntihalci öğretim üyesinin intihal yaptığının Ankara 14. İdare Mahkemesi’nin 07.03.2012 gün ve E.2010/1192, 2012/254 sayılı ve 7 Nisan 2012 tarihli kararında intihal fiilinin işlendiği tespit edilmiştir. Bu karardan önce … …. Gazetesi’nde konu ile ilgili olarak yazdığım bir yazı sebebiyle aleyhime açmış olduğu ‘20 bin TL’lik’ tazminat davasında … 1. Asliye Hukuk Mahkemesi (Esas Karar No: 2009-2010/20) hem davayı reddetmiş ve hem de kendisinin intihal fiilini işlediğini bilim jürilerinin hakkında verdikleri raporları esas alarak şöyle tespit etmiştir: Şu halde davacının mezkur eserinde intihal yapıldığı hususunda emarenin MEVCUT OLMADIĞINDAN SÖZ EDİLEMEZ. Dolayısıyla davalı tarafından yazılan yazı görünüşteki gerçeğe uygundur. Görünüşteki gerçeğe uygun olan bir yazı nedeni ile yazan kişi aleyhine manevi tazminata hükmetmek mümkün olamayacağından… dava reddedilmiştir. Karar temyiz edilmiş fakat Yargıtay Mahkeme’nin kararını onaylamış ve KARAR “MUHKEM KAZİYE” HALİNE GELMİŞTİR.  Türkiye’de bilim etiğine aykırı davrananlara karşı yeterli ve etkili önlem alınamadığı için, eğer ilkeli bir öğretim üyesi çıkıp konuyu YÖK’e ve yargıya taşımaz ise, intihal olayının üstü maalesef örtülmektedir.” 
Muhkem kaziye  (kaziye-i muhkeme) tam, sağlam hüküm anlamındadır. Temyizin  onayından  geçmiş, değişmez hale gelmiş mahkeme kararı ki, böyle bir karara konu olan herhangi bir şey hakkında tekrar dava açılamaz ve dava  konusu yapılamaz. Aksi takdirde kanun namına kanunsuzluk yapılmış olur.  
YÖK Başkanı sayın Prof. Dr. Yekta Saraç’ın   “liyakat” konusunu gündem taşıması üzerine Turkish  Forum’da (ABD)   “Yekta Saraç: “Üniversitelerde Kaliteyi, Şeffaflığı ve Liyakati Önceleyeceğiz” (https://www.turkishnews.com/tr/content/wp-admin/post.php?post=717816&action=edit) ve  “Yekta Saraç: “Üniversitelerde  Liyakati Önceleyeceğiz” (https://www.turkishnews.com/tr/content/wp-admin/post.php?post=718056&action=edit) başlıklı iki  yazım yayınlanmıştır. 


https://qoshe.com/yazar/prof-dr-sadik-ridvan-karluk/234258
Genç öğretim üyelerinin bu iki yazımı ve Sakarya Üniversitesi’nde 2015 yılındaki sunumumu okumalarını  tavsiye ederim. Bu dünyada hiçbir hırsızlığın da hırsızın yanına kar  kalmayacağını bilmelerinde de yarar olduğunu düşünüyorum.  Montaigne çok güzel söylemiş: “Hırsızlığın çirkinliği, çalınan şeye göre değişmez ki; ha altın çalmışsın, ha bir iğne.” Bunu ben bir kelime değiştirdim: “Hırsızlığın çirkinliği, çalınan şeye göre değişmez ki; ha altın çalmışsın, ha bir bilgi.”