Tarih 16 Mart 2020...
Bundan tam 5,5 yıl öncesi.
Yer ise o zaman hala ismi TÜLOMSAŞ olan kurumun müze bahçesi...
***
Eskişehir merkezli faaliyet gösteren 42 meslek odası ve sivil toplum örgütünün bir araya gelmesiyle oluşturulan Eskişehir İş Konseyi'nin kuruluş imzaları törenle atılıyor...
***
İmza töreni sonrası yapılan konuşmalarda, kurulan Eskişehir iş konseyinin amacının, “Eskişehir lobisini hayata geçirmek, yatırımların Eskişehir'e çekilmesi ve Eskişehir'in sorunlarının çözümü konusunda baskı grubu oluşturmak” olduğu açıklanıyor...
***
Aradan 5,5 yıl geçiyor, büyük bir gösteriyle atılan imzalar sonucu kurulduğu ilan edilen Eskişehir İş Konseyinden tek bir haber alınamıyor!
Konseyin kuruluş imzalarının atıldığı TÜLOMSAŞ bile geçen sürede TÜRASAŞ oluyor, konseyde tek bir faaliyet olmuyor.
Konseyin kuruluşuna imza veren 42 meslek odası ve STK'nın çoğunun başkan ve yönetimi değişiyor, bu süreçte konseyden bırakın bir faaliyeti ya da açıklamayı, tık çıkmıyor!
***
Koca 5,5 yılın sonunda, önceki gün Eskişehir’in ekonomik ve sosyal kalkınmasına ivme kazandırmak amacıyla kurulan Eskişehir Konseyinin ilk toplantısının Eskişehir Organize Sanayi Bölgesi (EOSB) ev sahipliğinde düzenlendiği haberi geliyor iyi mi?
***
ESO-ETO-EOSB-ETB ve Esnaf Odaları başkanları ile AK Parti il başkanı ve yardımcısının katıldığı Eskişehir Konseyinin ilk toplantısına ilişkin haberi görünce merak ettik:
-Önceki gün toplandığı ilan edilen konsey, 5,5 yıl önce imza töreni düzenlenerek kurulan o konsey mi?
-Eğer o konsey bu konseyse, ilk toplantıyı yapmak için 5,5 yıl geçmesi neden beklenildi?
-O konseyle bu konsey aynı konseyse, 5,5 yıl sonra yapılan ilk toplantıya, kuruluşta imza veren diğer mesleki oda ve STK temsilcileri neden davet edilmedi...
***
Yok, “5,5 yıl önce kurulan konsey başkaydı, bu konsey başka. İlk kurulan konsey yürümedi biz de yeni konsey kurduk.” deniliyorsa, valla kimse kusura bakmasın, demek ki Eskişehir'de Konsey kurmak turşu kurmaktan daha kolay hale gelmiş demektir!
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
ÖNCE KRAL ADAM OLACAK!
Kral taht odasında otururken, pencereden sesler gelmiş.
”Güzel elmalarım vaaaaaar!”
Bakmış, ihtiyar biri, at arabasında elma satıyor. Etrafında müşteriler.
Kralın canı çekmiş ve başbakanı çağırmış;
– Al sana beş altın, koş bana elma al.
***
Başbakan bakanı çağırmış;
– Al sana dört altın, koş elma al.
***
Bakan saray sorumlusunu çağırmış;
– Al sana üç altın, koş elma al.
***
Saray sorumlusu muhafız komutanını çağırmış;
– Al sana iki altın, koş elma al.
***
Komutan nöbetçiyi çağırmış;
– Al sana bir altın, koş elma al.
***
Nöbetçi çıkmış satıcı ihtiyarı yakasından tutmuş ve;
– Hey sen, ne bağırıyorsun? Burası han mı, yoksa saray mı? Defol buradan. Arabana da elmalara da el koyuyorum.
***
Nöbetçi, muhafız komutanına dönmüş;
– İşte şef, iyi dalavere çevirdim. Bir altına yarım araba elma.
***
Komutan saray sorumlusuna dönmüş;
– İşte, iki altına bir çuval elma.
***
Saray sorumlusu bakana dönmüş;
– İşte, üç altına bir torba elma.
***
Bakan başbakana dönmüş;
– İşte, dört altına yarım torba elma.
***
Başbakan kralın huzuruna çıkmış;
– İşte kralım, emrettiğiniz gibi. Buyurun, beş elma.
***
Oturuyor kral taht odasında ve düşünüyor;
”Beş elma-beş altın.
Bir elma-bir altın ve halk elmalara hücum ediyor...
Demek ki vatandaşın durumu çok iyi. Bu halkın vergilerini hemen arttırmam lazım!”
Buradan anlayacağımız şu ki ; öncelikle kral iyi olacak…
Kral iyi oldu diyelim! ne kadar iyi olursa olsun kralın çevresindekilerde kral kadar iyi olmadıkça düzen sağlanamıyor.
Herkes kendi pozisyonuna göre hem yiyor hem de bir üstündekine yediriyor...
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
“HIK” SESİNİN MÜPTELASI OLMAK...
Eskiden kahveler, mahallelerde bulunan taştan yapılmış büyük havanlarda dövülüp, öğütülürmüş.
Burada kahve öğütme işini kahve dövücüleri yaparmış.
Yine bir gün kahve dövücüler, ağır tokmakları havandaki kahve tanelerine indirip kaldırırken işsiz bir delikanlı karşılarına geçip onları izlemeye koyulmuş.
***
Kahve dövücüler, tanelere tokmakları indirdikçe “hınk” diye ses çıkartır ya.
Delikanlı da geçmiş havanın başına, dövücüler tokmağı her vurduğunda “Hınk” demeye başlamış.
Kahvenin öğütülmesi bitince kahvesi öğütülen müşteri parasını vermiş gitmiş.
***
Delikanlı kahve dövücüsünün yanına sokularak “Abi benim hakkımı vermedin” demiş.
Kahveci şaşırmış: “Ne hakkı yahu?”
Delikanlı: “Ne hakkı olacak abi, sabahtan beri tokmağı her indirdiğinde “Hınk” diyerek sana güç veriyorum, işini kolaylaştırıyorum, emeğimin karşılığını ver!”
***
İşte o günden bu yana, aslında hiçbir iş yapmayan kişiler için kullanılmaya başlanmış bu deyim.
Şu sıralar o kadar çok “hık” deyiciler var ki yönetenlerin etrafında, her yapılan ve her söylenenin ardından “hık” sesleri duyuyoruz.
İşin garip tarafı, salladığı tokmağın çıkarttığı sese emin olmayanlar, yandan gelen “hık” sesinin giderek müptelası oluyorlar...
***
NOT-"Kahve dövücünün hınk deyicisi", TDK'ye göre "başkasına yardım edecek veya yüreklendirecek gücü olmadığı hâlde öyle görünüp yardakçılık eden" anlamına gelen bir deyimdir.
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,